No | Hadis Metni | Kaynak |
13470 | Allah (z.c.hz.) buyurur: "Hiç Bir kul yoktur ki, onun razı olduğu veya olmadığı Bir hüküm vereyim de onun için hayırlı olmasın." | Ramuz el e-hadis, 514. sayfa, 8. hadis |
13503 | Allah Teala hafaza melekleri olan kiramen katibine şöyle emreder: "kuluma, ızdırab halinde Bir şey yazmayın." | Ramuz el e-hadis, 518. sayfa, 9. hadis |
13505 | Cuma günü on iki saattir. Ondan Bir saat vardır ki, o saatte mü'min Bir kul Allah Tealadan ne isterse Allah onu kendisine verir. Öyle ise bunu ikindinin son saatlerinde arayın. | Ramuz el e-hadis, 518. sayfa, 11. hadis |
13524 | Mübarek saçları uzadığında kulak yumuşağını, omuzları üzerinde kalacak şekilde Biraz geçerdi. | Ramuz el e-hadis, 520. sayfa, 3. hadis |
13529 | Efendimiz (s.a.v.) iri yapılı, azametli idi ve yüzü ayın ondördü gibi parlardı. Ortadan uzun, başı büyücek, saçı mutedil kıvırcık idi. Saçı bazen kulak yumuşağını geçer, rengi parlak, alnı geniş, kaşları ince ve gür idi. İki kaşı arasında Bir damar gazab halinde kabarırdı. Burnu ince, hafif mukavves, sakalı sık, yanakları hafif, ağzı geniş, dişleri seyrek ve latif idi. Boynundan göbeğine hafif kıllı, boynu gümüş parlaklığında yapma bebek gibi, yapısı bedenlice ve endamlı idi. Göğsü karnı Birdi. Göğsü geniş, omuzları açık, mafsalları ince, soyunduğunda bedeni nur gibi idi. Göğüs kemiğinden göbeğine kadar, tüyden ince Bir hat bulunurdu. Meme ve karnında tüy yoktu. Kolları, omuzları ve göğsünün yukarı kısmı kıllı idi. Bilekleri uzun, avucu geniş, uzun saçları lüle gibi idi. El ve ayak parmakları etli, parmakları uzun, ayağının çukuru mutedil, üstü üzerinde su durmayacak derecede düzdü. Yürürken öne meyilli düz yürür, yürüyüşü mütevazı ve seri ve de yüksek Bir yerden dökülen su gibi idi. Döndüğünde bütün vücudu ile dönerdi. Sükut halinde yere bakışı semaya nazarından fazla olurdu ve ekser bakışı mülahazalı idi. Yürürken ashabını önüne katardı. Karşılaşmada selamı ilk önce kendileri verirdi. | Ramuz el e-hadis, 520. sayfa, 8. hadis |
13564 | Kendilerini mesrur edecek Bir işle karşılaştıklarında şöyle buyururlardı: "Elhamdülillâhillezî bi ni'metihî tetümmüs salihâti": (Hamd o Allah'a mahsustur ki, iyilikler ancak onun nimeti ile tamam olur) Kendileri hoşlanmadığı Bir şeyle karşılaştıklarında ise şöyle buyururlardı: "Elhamdülillâhi ala külli halin." (Her durumda Hamd Allah'a mahsustur.) | Ramuz el e-hadis, 522. sayfa, 10. hadis |
13603 | Misvak kullandıklarında, onu kendisinden sonra en büyük adama verirdi. Halbuki Bir şey içerlerse onu sağ tarafında bulunan kimseye verirlerdi. | Ramuz el e-hadis, 525. sayfa, 7. hadis |
13614 | Kendisine Bir gam veya sıkıntı isabet ettiğinde: "kulların yardımından Allah'ın yardımı bana kafidir. Yaratılmışların yardımından ise Halik'in yardımı bana yeter. Rızıklananlardan ise rızık vericinin yardımı bana yeter. Bütün işlerimde, bana yeten Rabbım kafidir bana. Allah bana yeter, O ne güzel vekildir. Allah bana yeter, Ondan başka ilah yoktur, Ben ancak O'na tevekkül ettim. Ve O büyük Arşın Rabbidir" diye buyururlardı. | Ramuz el e-hadis, 526. sayfa, 2. hadis |
13693 | Bir hanımı nikahlamak istediğinde ona "cefne"yi hatırlatırdı. (Cefne-Bir sini. Burada maddeten geçim genişliğini ifade etmek için kullanılmıştır.) | Ramuz el e-hadis, 531. sayfa, 5. hadis |
13734 | Sevdiği Bir şeyi gördüğünde şöyle derlerdi: "Elhamdülillahillezi bi ni'metihî tetimmus sâlihât." Hoşlanmadığı Bir şeyi gördüklerinde de şöyle derlerdi: "Elhamdülillahi ala külli hal. Rabbi eûzubike min hali ehlin nar." | Ramuz el e-hadis, 534. sayfa, 5. hadis |