Arama Sonuçları en en

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/266-en-en/5040

NoHadis MetniKaynak
14417

Ebû Hureyre(R)'den'>en (şöyle demiştir): Peygamber (S):

"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o devirde kişi ele geçir­diği malı halâldan mı, yoksa haramdan mı kazandığına hiç aldırmaz" buyurmuştur

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 13
14418

Ebu'l-Minhâl şöyle dedi: Ben'>en sarraflıkta ticâret yapar­dım. Zeyd ibn Erkam'a sordum. O: Peygamber (S) şöyle buyurdu... dedi.

H îbn Cureyc şöyle dedi:Bana Amr ibnu Dînâr ile Âmir ibnu Mıs'ab haber verdiler. Bu ikisi Ebu'l-Minhâl'den'>en şöyle derken'>en işitmişlerdir: Ben'>en el-Berâ ibn Âzib'e ve Zeyd ibn Erkam'a sarraflıktan sordum. İkisi de şöyle dediler:Biz Rasûlullah zamanında iki tacir idik. Rasûlullah'a sarraflıktan sorduk. Rasûlullah (S): "(Bir mecliste) bir elden'>en bir ele verilir alınırsa be's yoktur. Eğer va'de ile olursa sahîh olmaz" buyurdu.

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 14
14367

Ebû Muhammed Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e ben'>enim şöyle dediğim haber verilmiş:

Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece gündüzleri muhakkak oruç tutup, geceleri de ibâdet ve tâatle uyanık geçireceğim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:

“Bunları söyleyen'>en sen'>en misin?” diye sordu. Ben'>en de ken'>endisine: Anam babam sana feda olsun, ya Resûlallah! Evet, ben'>en böyle söylemiştim,dedim. Buyurdular ki: “Sen'>en buna güç yetiremezsin. Hem oruç tut, hem iftar et; hem uykunual, hem ibadet et; her aydan üç gün oruç tut; çünkü her iyiliğe on misli ecir ve sevap vardır. Bu ise bütün zamanını oruçlu geçirmek gibidir.” Bunun üzerine ben'>en: Bunun daha çoğunu yapmaya gücüm yeter, dedim. Peygamber Efen'>endimiz: “O halde bir gün oruç tut, iki gün tutma” buyurdu. Ben'>en:

- Ama ben'>en bundan daha fazlasını yapabilirim, deyince Resûl-i Ekrem:

– “Öyleyse bir gün oruç tut, bir gün tutma; bu Dâvûd aleyhisselâm’ın orucu olup, oruçların en'>en ölçülü olanıdır” buyurdular.

Bir başka rivayette: “Bu, oruçların en'>en faziletlisidir” şeklindedir. Ben'>en:

- Bundan daha faziletlisine de gücüm yeter, dedim. Peygamberimiz:

“Bundan daha faziletlisi yoktur” buyurdu.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in tavsiye etmiş olduğu, ayda üç gün orucu kabul etmem, bana ehlimden'>en ve malımdan daha sevimli olacakmış.

Bir rivayete göre:

“Sen'>enin gündüzleri oruçlu, geceleri uyanık geçirdiğin bana haber verilmedi mi sanıyorsun?” buyurmuştu. Ben'>en de:

Elbette haber verilmiştir, yâ Resûlallah! dedim. Bunun üzerine: “Böyle yapma, bazı kere oruç tut, bazan tutma; gece hem uyu, hem deteheccüde kalk. Şüphesiz sen'>enin üzerinde vücudunun hakkı vardır, iki gözünün hakkı vardır, hanımının hakkı vardır, ziyaretçilerinin hakkı vardır. Şüphesiz her aydan üç gün oruç tutman sana yeter. Çünkü sen'>enin için her iyiliğin on misli karşılığı vardır; bu da bütün zamanının oruçlu olması demektir.” Abdullah der ki: Ben'>en artırdıkça iş aleyhime döndü. Sonra ben'>en: Yâ Resûlallah! Ben'>en ken'>endimde güç ve kuvvet buluyorum, dedim.Buyurdular ki: “O halde Allah’ın Nebisi Dâvûd’un orucunu tut, daha fazlasını yapma.” Dâvûd orucu nedir? diye sordum. “Sen'>enen'>enin yarısını oruçlu geçirmektir” buyurdu.

Abdullah yaşlandıktan sonra:

Keşke Allah’ın Resûlü’nün ruhsatını kabul etmiş olsaydım, der dururdu.

Bir başka rivayet şöyledir:

“Sen'>enin bütün günleri oruçlu geçirdiğinden'>en ve her gece Kur’an’ıokuduğundan haberdar olmadığımı mı sanıyorsun?” Bunun üzerine ben'>en: Elbette haberdarsındır, yâ Resûlallah! Fakat ben'>en bununla sadece hayraulaşmayı diliyorum, dedim. Peygamber Efen'>endimiz: “Allah’ın Nebîsi Dâvûd’un orucunu tut, çünkü o insanların en'>en çokibadet eden'>eni idi. Ayda bir defa da Kur’an’ı hatmet” buyurdu.

Ben'>en ise:

- Ya Resûlallah! Ben'>enim bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim. Peygamberimiz:

“O halde yirmi günde bir hatmet” buyurdu. Ben'>en yine: Ya Resûlallah! Bundan daha fazlasını yapabilirim, dedim. O: “Öyleyse on günde bir hatmet” buyurdu. Ben'>en tekrar: Bundan daha fazlasına gücüm yeter, yâ Nebîyyallah! diye ısrar edince: “Şu halde yedi günde bir hatim yap, artık bunun üzerine artırma”buyurdular. Ben'>en artırdıkça, aleyhime artırıldı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki: “Şüphesiz ki sen'>en bilmiyorsun, belki ömrün uzun olur?”Abdullah İbni Amr der ki: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’ in bana söylediği hale döndüm. İhtiyarlayınca, onun ruhsatını kabul etmiş olmayı çok arzu ettim.

Bir başka rivayette ise şöyledir:

“Sen'>enin çocuklarının da sen'>enin üzerinde hakları vardır.” Bir diğer rivayette:

“Bütün zamanını oruçlu geçiren'>enin orucu yoktur.” Bu sözünü üç defa tekrarladı.

Bir diğer rivayette:

“Allah’a en'>en sevimli olan oruç, Dâvûd aleyhisselâm’ın orucudur. Allah’a en'>en sevimli namaz da Dâvûd aleyhisselâm’ın namazıdır. Dâvûd aleyhisselâm gecen'>enin yarısını uyuyarak geçirir, sonra üçte birinde namaz için kalkar, altıda birinde yine uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Düşmanla karşılaştığında kaçmazdı.” Başka bir rivayet de şu şekildedir:

Abdullah şöyle demiştir:

Babam ben'>eni soyca üstün bir hanımla evlen'>endirdi. Zaman zaman gelininin yanına gelir gider, ona ben'>eni sorarmış. O da dermiş ki:

- O ne iyi erkektir, evine geldiğimden'>en beri yatağıma ayak basmadı, ne halde olduğumu da araştırmadı.

Vaziyet böyle devam edip gidince, babam durumu Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e anlatmış, Peygamberimiz:

“Onu ben'>enimle görüştür” buyurmuş. Daha sonra ben'>en Resûl-i Ekrem ile karşılaştım. Bana: “Nasıl oruç tutuyorsun?” diye sordu. Ben'>en de: Her gün, dedim. Sonra: “Nasıl hatim yapıyorsun?” dedi. Ben'>en: Her gece, diye cevap verdim.

Abdullah İbni Amr daha önce geçen'>en konuşmalarının ben'>enzerini anlattı. O, geceleyin rahat etmek için, okuduğu Kur’an’ın yedide birini, gündüz aile fertlerinden'>en birine okuyup dinletirdi. Güçlü ve kuvvetli olmak istediğinde, bir kaç gün oruç tutmazdı. Sonra oruç tutmadığı günleri sayar, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e verdiği sözden'>en caymış olmamak için, tutamadığı günler kadar orucu kazâ ederdi.

Buhârî, Savm 55, 56, 57, Teheccüd 7, Enbiyâ 37, Nikâh 89; Müslim, Sıyâm 181-193
14408

İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Ukâz, Mecen'>enne ve Zu'l- Mecâz, Câhiliyet devrinde bir takım büyük çarşılar (yânî panayırlar) idi. İslâm devri olunca müslümânlar bu panayırlarda ticâret etmeyi günâh sayıp çekindiler. Bunun üzerine: (Hacc mevsimlerinde ticâretle) Rabbinizden'>en ka­zanç istemen'>enizde üzerinize bir günâh yoktur" (ei-Bakara: 198) âyeti in­di. Bu âyetin sonundaki " Hacc mevsimlerinde" ziyâdesini İbn Abbâs, Kur'ân'dan olmak üzere okumuştur

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 4
14409

Nu'mân ibnu Beşîr (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Halâl olan şeyler bellidir. Haram olanlar da belli­dir. Fakat halâl ile haram arasında bir takım şübheli şeyler vardır. Her kim ken'>endisince günâh olması sezilen'>en bir şeyi terk ederse o, harâmlığı apaçık olan şeyi daha çok terkedici olmuştur. Her kim gü­nâh olması şübheli olan şeye cür'et ederse, bu da harâmlığı apaçık olan şeylere dalmağa yaklaşmıştır. Ma'siyetler (haramlar) Allah'ın korusudur. Her kim sürüsünü korunmuş arazî etrafında otlatırsa, o koruluğa düşmesi yakın olur"

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 5
14410

Ukbetu'bnu'l-Hâris(R)'ten'>en (şöyle demiştir): Siyah bir ka­dın geldi de, Ukbe'yi ve Ukbe'nin evlen'>endiği kadını emzirdiğini iddia etti. Akabinde Ukbe bu emzirilmeyi Peygamber'e zikretti. Peygam­ber Ukbe'den'>en yüz çevirip tebessüm ederek: "(Sen'>enin, evlen'>endiğin kadınla süt kardeşi bulunduğun) söylen'>enmiş olduğu hâlde (onunla temasın) nasıl olur?!" buyurdu. Ukbe'nin nikâhı altında Ebû îhâb ibn Azîze't-Temîmî'nin kızı (Guneyye) vardı

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 6
14411

Âişe (R) şöyle demiştir; Utbe ibnu Ebî Vakkas, karde­şi Sa'd ibnu Ebî Vakkas'a vasiyet edip:

— Zem'a'nın cariyesinin oğlu (Abdurrahmân), ben'>enim sulbümden'>endir, Bu çocuğu al, demiştir.

Âişe dedi ki: Mekke'nin fethi yılı olup Mekke'ye varıldığında, Sa'd ibnu Ebî Vakkas bu çocuğu yakaladı ve:

— Bu, kardeşim Utbe'nin oğludur. Bunun nesebinin ken'>endisine katılması hususunda bana vasiyet etmiştir, dedi.

Bunun zerine Abd ibnu Zem'a ayaklanıp:

— Bu, ben'>enim kardeşimdir; babamın cariyesinin oğludur, baba­mın döşeği üstünde doğmuştur, dedi.

Her iki taraf bu niza' ve husûmetlerini Peygamber'e sevk ettiler. Sa'd ibn Ebî Vakkas:

— Yâ Rasûlailah! Bu çocuk, kardeşim Utbe'nin oğludur. Nese­binin ken'>endisine katılması hususunda bana vasiyette bulunmuştu, dedi.

Abd ibnu Zem'a da:

— Bu, ben'>enim kardeşimdir; babamın cariyesinin oğludur, baba­mın döşeği üstünde doğmuştur, dedi.

Rasûlullah (S):

—  "Yâ Abd ibne Zem'a! Bu (Abdurrahmân), sen'>enin (kardeşin)dir" buyurdu.

Sonra da:

—  "Çocuk döşek sahibinindir. Zina eden'>en erkeğe de mahrumi­yet düşer" dedi.

Sonra Peygamber husûmet sebebi olan bu çocuğun sîmâca Utbe'ye ben'>enzediğini görerek eşi Şevde bintu Zem'a'ya hitaben'>en:

—   "Ey Sevde! Bundan sonra sen'>en de bu Abdurrahmân'dan perdelen'>en" buyurdu.

Artık bundan sonra bu Abdurrahmân, Sevde Allah'a kavuşun­caya kadar, Sevde'yi açık olarak görmemiştir

 
Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 7
14412

Adiyy ibn Hatim (R) şöyle demiştir: Ben'>en Peygambere mı'râd(avın)dan sordum. Peygamber (S):

—  "Mı'râd sivri tarafıyla isabet ettiği zaman o avı ye. en'>enli tara­fıyla isabet ettiği ve öldürdüğü zaman, artık o av hayvanını yeme. Çünkü okun en'>enli tarafıyle vurulan hayvan vaktzedir (sopa ile vurul­muş olup, haramdır)" buyurdu.

Ben'>en bu sefer:

—Yâ Rasûlallah! Ben'>en av köpeğimi Bismillah diyerek salıyorum. Akabinde avın üzerinde onun beraberinde üstüne Besmele çekmedi­ğim başka bir köpek buluyorum ve o avı bu iki köpekten'>en hangisinin yakaladığını bilemiyorum? dedim.

Rasûlullah:

—  "Sen'>en o avı yeme! Çünkü sen'>en ancak ken'>endi köpeğin üzerine Bismillah dedin, diğer köpek üzerine Bismillah demedin!" buyurdu

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 8
14413

en'>enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) bir keresînde yerde düşürülmüş bir hurmaya tesadüf etti de: "Şu hur­manın sadaka malından olmadığını bileydim, muhakkak onu yerdim" buyurdu.

Ve Hemmâm, Ebû Hureyre'den'>en; o da Peygamberden'>en söyledi ki, Peygamber (S): "Bâzı defa gece ailemin yanma yatmağa geldi­ğimde yatağımın üstüne düşmüş bir hurma bulurum, yemek üzere ağzıma götürürüm de, sonra sadaka malı olmasından korkarak elimden'>en bırakırım. Onun sadaka hurması olmadığını yakînen'>en bilseydim mu­hakkak yerdim" buyurmuştur

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 9
14414

Abbâd ibnu Temîm'in amcası Abdullah ibnu Zeyd el-Mâzinî şöyle demiştir: Bir kimsen'>enin namaz kılarken'>en gönlünde abdestinin bozulduğu hakkında bir vesvese hisseder olduğu Peygamber'e şikâyet tarzında arz olundu da:

—  O zât namazı kesip bozar mı? den'>enildi. Peygamber (S):

—  "Hayır, bir ses işitmedikçe yâhud bir koku duymadıkça na­mazı kesmez" diye cevâb verdi.

Ve Muhammed ibn Ebî Hafsa, ez-Zuhrî'den'>en söyledi ki, o: Abdest al­mak ancak koku duyduğun yâhud ses işittiğin hâllerde olur, demiştir

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 10