Arama Sonuçları mi En

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/32367-mi-En/1870

NoHadis MetniKaynak
14251

Âişe radıyallahu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre, kEndisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tâun hastalığını sormuş, o da şöyle buyurmuştur:

“Tâun hastalığı, Allah Teâlâ’nın dilediği kimseleri kEndisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptı. Allah onu mü’En'>minler için rahmet kıldı. Bu sebeple tâuna yakalanmış bir kul, başına gelEne sabrederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikâmete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etEn'>mişse onun geleceğini bilirse, kEndisine şehit sevabı verilir.”

Buhârî, T b 31; Ayr ca bk. Buhârî, Enbiyâ 54; Kader 15; Müslim, Selâm 92
14473

Bize Vekî' ve Yezîd İbn Hârûn tahdîs ettiler. Lafız Yezîd'indir: Onlar da Kelımes ibnu'l-HasEn'dEn; o da Abdullah ibn Bureyde'dEn; o da Abdullah ibnu Mugaffel(R)'dEn. Abdullah ibn Mugaffel bir kimseyi sapan ile taş atarkEn gördü de ona:

— Böyle taş atma! Çünkü Rasûlullah (S) böyle sapan ile taş at­maktan (ümmetini) nehyetti -yâhud sapanla taş atmayı çirkin görürdü-, deEn'>miştir.

Râvî İbn Mugaffel devamla:

— Şübhesiz bu sapan taşıyle ne av avlanır, ne de düşman para­lanır ve öldürülür. Ancak bu taş bazEn diş kırar, bazEn de göz çıka­rır, deEn'>miştir.

Abdullah ibn Mugaffel bunun ardından bir müddet sonra o kim­seyi yine sapanla taş atarkEn görmüş de ona:

— BEn sana Rasûlullah'ın sapan taşı atmayı nehyettiği -yâhud: Bu atışı çirkin gördüğünü- tahdîs edip söylüyorum da sEn hâlâ atma­ya devam ediyorsun! Artık sEninle bundan sonra şu kadar şu kadar zaman konuşmam! deEn'>miştir

 
Buhari - KITABU'Z-ZEBAIH VE'Ş-SAYD - 5
14252

Enes İbni Mâlik radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururkEn dinlediğini söyleEn'>miştir:

“Allah Teâlâ buyuruyor ki: “Kulumu, iki gözünü kör etmekle imtihan ettiğim zaman sabrederse, gözlerine karşılık olarak cEnneti veririm.”

Buhârî, Merdâ 7; Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 58
14253

Atâ İbni Ebî Rebâh’dan şöyle dediği rivâyet edilEn'>miştir:

Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ bana:

Sana cEnnetlik bir kadın göstereyim En'>mi? dedi. BEn: Evet, göster, dedim.

İbn Abbâs şöyle dedi:

Şu (iri yarı) siyah kadın var ya! İşte bu kadın (birgün) Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve: BEni sar’a tutuyor ve üstüm başım açılıyor. İyileşmem için Allah’a dua ediniz, dedi.

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

-“Eğer sabredeyim dersEn, sana cEnnet vardır. Ama yine de sEn istersEn, sana şifa vermesi için Allah’a dua ederim” buyurdu.

Bunun üzerine kadın:

BEn (hastalığıma) sabrederim. Ancak sar’a tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için dua buyurunuz, dedi.

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de ona dua etti.

Buhârî, Merdâ 6; Müslim, Birr 54
14254

Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, gönderildiği kavim tarafından dövülüp yüzü kanatılan, bir taraftan yüzündeki kanı silEn bir taraftan da “Ey Allahım, halkımı bağışla, çünkü onlar bilEn'>miyorlar” diyEn bir peygamberi anlatması hâlâ gözleriEn'>min önündedir.

Buhârî Enbiyâ, 54. Ayrıca bk. Buhârî, Mürteddîn 5; Müslim, Cihâd 104; İbni Mâce, Fiten 23
14259

Ebû Abdullah Habbâb İbni Eret radıyallahu anh şöyle dedi:

Hırkasını başının altına yastık yapmış Kâbe’nin gölgesinde dinlEnirkEn Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e (müşriklerdEn gördüğümüz işkEncelerdEn) şikâyette bulunduk ve :

Bize yardım dilemeyecek, Allah’a bizim için dua etmeyecek En'>misiniz? dedik. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi: “Önceki ümmetler içinde bir mü’En'>min tutuklanır, kazılan bir çukura konulurdu. Sonra da bir testere ile başından aşağı ikiye biçilir, eti-keEn'>miği deEn'>mir tırmıklarla taranırdı. Fakat bütün bu yapılanlar onu dinindEn döndüremezdi. YeEn'>min ederim ki Allah mutlaka bu dini hâkim kılacaktır. Öylesine ki, yalnız başına bir atlı, Allah’tan ve sürüsüne kurt saldırmasından başka hiç bir şeydEn Endişe etmeksizin San’a’dan Hadramut’a kadar emniyetle gidecektir. Ne var ki, siz sabırsızlanıyorsunuz.”

Buhârî’nin bir başka rivayetinde ifade, “Peygamber aleyhisselâm hırkasına bürünmüştü. Bizler müşriklerdEn çok işkEnce görüyorduk” şeklindedir.

Buhârî, Menâkıb 25. Ayrıca bk. Buhârî, İkrâh 1, Menâkıbu’l-ensâr 29, Ebû Dâvûd, Cihâd 97
14260

Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi:

Huneyn Savaşı ganimetlerini taksim ederkEn Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bazı kişilere diğerlerindEn fazla hisse verdi. Akra’ İbni Hâbis’e yüz deve, Uyeyne İbni Hısn’a da bir o kadar verdi. Arapların ileri gelEnlerine de o günkü taksimde biraz fazla pay verdi. Bunun üzerine bir kişi:

Vallahi bu taksimde hakkâniyet yoktur, Allah rızâsı da gözetilmeEn'>miştir! dedi.

BEn de:

Allah’a yeEn'>min ederim ki bunu bEn Resûlullah’a söyleyeceğim, dedim.Gittim, adamın söylediklerini anlattım.

Bunun üzerine, kızgınlığından Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yüzü kıpkırmızı kesildi. Sonra şöyle cevap verdi:

“Allah ve Resûlü de adâlet etmezse, hiç kimse adâlet etmez.” Daha sonra da şöyle buyurdu:

“Allah, Mûsâ’ya rahmet etsin. O bundan daha ağır bir ithama maruz kalmıştı da sabretEn'>mişti.”

BEn (kEndi kEndime), “Bundan sonra kimsEnin sözünü Resûlullah’a iletmeyeceğim” diye karar verdim.

Buhârî, Edeb 53; Müslim, Zekât 145
14472

Ebû Sa'lebe el-HuşEnî (R) şöyle deEn'>miştir: BEn:

— Yâ Nebiyye'llâh! Biz kitâb ehli bir kavEn'>min diyarında (Şam'­da) bulunuyoruz. Biz müslümânlar bunların kaplarını kullanıp içle­rinde yemek yiyebilir En'>miyiz? Yine bEn bir av sahasında bulunuyorum, yayımla, okumla öğretilmeEn'>miş köpeğimle, öğretilEn'>miş köpeğimle av yapabilir En'>miyim? BEnim için iyi ve doğru olan nedir? diye sordum.

Allah'ın Peygamberi (S) şöyle cevâb verdi:

—  "Kitâb ehli kaplarına âid zikrettiğin sorunun cevâbı şöyledir: Eğer siz kitâb ehli kaplarından başka yemek kapları bulursanız, on­ların kaplarından yemeyiniz! Eğer onların kaplarından başka bula­mazsanız, kitâb ehlinin kaplarını yıkayıp, onların içinde yiyiniz. (Av mes'elesine gelince:) Yayınla, okunla Allah adını anarak avlarsan, onu ye! Allah adını zikrederek öğretilEn'>miş köpeğinle avladığın avın etini de ye! ÖğretilmeEn'>miş köpeğinle avladığında avı (diri ikEn) yeti­şip boğazlarsan, onu da ye!"

 
Buhari - KITABU'Z-ZEBAIH VE'Ş-SAYD - 4
14262

Enes İbni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi:

Ebû Talha radıyallahu anh’ın hasta bir erkek çocuğu vardı. Ebû Talha evde değilkEn çocuk öldü. Eve döndüğü zaman:

“Oğlumun durumu nedir?” diye sordu.

Çocuğun annesi Ümmü Süleym:

O şimdi eskisindEn daha rahat, dedi. Akşam yemeğini hazırlayıp getirdi.Ebû Talha yemeğini yedi sonra da hanımıyla yattı. Daha sonra hanımı ona “Çocuğu defnediniz” dedi.

Ebû Talha sabahleyin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti ve olup bitEni anlattı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Bu gece ilişkide bulundunuz mu?” diye sordu.

Ebû Talha:

Evet, dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahım, bu ikisine mübârek kıl” diye dua etti.

(Zamanı gelince) Ümmü Süleym bir erkek çocuk doğurdu. Ebû Talha bana:

“Çocuğu al, Peygamber’e götür” dedi. Ümmü Süleym de bir En'>miktar hurmaverdi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Çocuğun yanında herhangi bir şey var mı?” diye sordu. BEn: Evet, bir kaç hurma var, dedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hurmaları ağzına alıp çiğnedi. Sonra çıkarıp çocuğun ağzına koydu ve damağını hafifçe oğdu, adını da Abdullah koydu.

Buhâri, CEnâiz 42, Akîka 1; Müslim, Edeb 23; Fezâilü’s-sahâbe 107

Buhârî’nin bir rivayetine göre Süfyân İbni Uyeyne; “Ensardan bir kişi (İbâye İbni Rifa’a) Abdullah’ın dokuz çocuğunu gördüğünü, hepsinin de Kur’an’ı okuyan ve mânasını anlayan kimseler olduğunu söyleEn'>miştir.” Buhâri, CEnâiz 42 Müslim’in rivâyetinde ise, olay şöyle anlatılmaktadır:

Ebû Talha’nın, Ümmü Süleym’dEn olma bir oğlu vefat etti. Ümmü Süleym, ev halkına:

Ebû Talha’ya bEn haber vermedikce, oğlu hakkında hiç biriniz bir şey söylemeyiniz! diye tEnbihledi. Sonra Ebû Talha eve geldi. Ümmü Süleym akşam yemeğini getirdi. Ebû Talha yemeğini yedi. YemektEn sonra Ümmü Süleym, eskidEn olduğundan daha güzel süslEndi. O da hanımıyla yattı. Ebû Talha’nın karnı doyup tatEn'>min olduğunu görünce Ümmü Süleym ona: Ey Ebû Talha, bir En'>millet, bir aileye emânet bir şey verseler de, sonra emânetlerini isteseler, iade etmeyebilirler En'>mi, ne dersin? dedi.

Ebû Talha:

Hayır, (vermemezlik edemezler) dedi.

Ümmü Süleym:

O halde oğlunu geri alınmış böyle bir emânet bil, dedi.

Ebû Talha kızdı ve:

Mademki öyle, niçin hiç bir şey olmamış gibi davrandın? Şimdi de tutmuş,oğlumun durumunu bana haber veriyorsun, öyle En'>mi? dedi. Derhal kalkıp Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti ve olanı bitEni olduğu gibi haber verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “GeçEn gecEnizi Allah hakkınızda bereketli kılsın” buyurdu.

Ümmü Süleym hâEn'>mile kaldı.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir sefere çıkmıştı. Ümmü Süleym de bu sefere iştirak etEn'>mişti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem seferdEn döndüğünde Medine’ye gece girmezdi. Medine’ye yaklaştıklarında Ümmü Süleym’i doğum sancıları tuttu. Bu sebeple Ebû Talha onun yanında kaldı, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yoluna devam etti. Ebû Talha şöyle demeye başladı:

Rabbim! SEn çok iyi bilirsin ki bEn, Resûlün ile beraber Medine’dEn çıkmaktan, onunla beraber Medine’ye girmektEn son derece memnun olurum. Fakat bu defa bildiğin sebeptEn takılıp kaldım.

Bunun üzerine Ümmü Süleym:

Ebû Talha! Şimdi artık sancım kalmadı. SEn git, dedi.

(Enes diyor ki) Biz yolumuza devam ettik. Medine’ye geldiklerinde Ümmü Süleym’i yine doğum sancısı tuttu ve bir erkek çocuk doğurdu. Annem (Ümmü Süleym) bana:

Enes, bu çocuğu sEn sabahleyin Resûlullah’a götürmedEn kimse emzirmesin, dedi. Sabahleyin bEn çocuğu alıp Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e götürdüm. Resûlullah’ın elinde bir dağlama âleti vardı. BEni görünce: Herhalde Ümmü Süleym doğum yaptı, buyurdular. Evet, dedim. HemEn elindeki dağlama âletini bıraktı. BEn de çocuğu kucağına verdim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Medine’ye has acve hurmasından bir tane istedi. Onu ağzında iyice çiğnedi, sonra da çocuğun ağzına çaldı. Çocuk yalanmaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Medinelilerin hurma sevgisine bakın!” buyurdu. Çocuğun yüzünü okşadı ve ona Abdullah adını verdi.

Buhâri, Cenâiz 42, Akîka 1; Müslim, Edeb 23; Fezâilü’s-sahâbe 107
14471

Adiyy ibn Hatim (R) şöyle deEn'>miştir: BEn:

—  Yâ Rasûlallah! Biz av yapma öğretilEn'>miş olan köpekleriEn'>mizi av üzerine göndeririz? dedim.

Rasûlullah (S):

—  "Onların sEnin için tuttukları avı ye!" buyurdu. BEn:

—  Bu köpekler tuttukları avı öldürürlerse? dedim. Rasûlullah:

—  "Öldürseler de yine ye (çünkü öldürme avın tezkiyesidir) buyurdu.

—  Biz ava En'>mi'râd atıyoruz? dedim. Rasûlullah:

—  "Delip yaraladığı avı ye! Enli tarafıyle dokunup öldürdüğü avı yeme!" buyurdu

Buhari - KITABU'Z-ZEBAIH VE'Ş-SAYD - 3