Arama Sonuçları vardır En

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/36270-vardir-En/260

NoHadis MetniKaynak
14247

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azadlısı, dostu ve dostunun oğlu olan Ebû Zeyd Üsâme İbni Zeyd İbni Hârise radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre o şöyle dedi:

Kızı (Zeynep), Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e:

Oğlum ölmek üzeredir, lutfEn bize kadar geliniz, diye haber gönderdi.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Alan da verEn de Allah’tır. O’nun katında her şeyin belli bir vakti En'>vardır. Sabretsin ve ecrini Allah’tan beklesin”, buyurarak kızına selâm gönderdi.

Bunun üzerine Kızı, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e; - Ne olur, mutlaka gelsin, diye tekrar haber yolladı.

Bu defa Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanında Sa’d İbni Ubâde, Muâz İbni Cebel, Übeyy İbni Kâ’b, Zeyd İbni Sâbit ve başka bazı sahâbîler olduğu halde kalkıp kızına gitti. Çocuğu Hz. Peygamber’e verdiler, kucağına aldı. Yavrucak pek zor nefes almaktaydı. Resûlullah’ın gözlerindEn yaşlar boşandı.

Durumu görEn Sa’d İbni Ubâde:

Ey Allah’ın Resûlü, bu ne haldir? dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de: “Bu, Allah’ın, kullarının kalbine koymuş olduğu merhamet duygusudur” buyurdu.

Hadisin bir başka rivâyetinde Hz. Peygamber, “Bu, dilediği kullarının kalbine Allah’ın koyduğu bir rahmettir. ZatEn Allah ancak, merhametli kullarına rahmet eder” buyurmuştur.

Buhârî, Cenâiz 33, Müslim, Cenâiz, 9, 11. Ayrıca bk. Buhârî, Eymân 9, Merdâ 9, Tevhîd 25; Ebû Dâvûd, Cenâiz 24, Edeb 58; Nesâî, Cenâiz 22; İbni Mâce, Cenâiz 53
14253

Atâ İbni Ebî Rebâh’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ bana:

Sana cEnnetlik bir kadın göstereyim mi? dedi. BEn: Evet, göster, dedim.

İbn Abbâs şöyle dedi:

Şu (iri yarı) siyah kadın var ya! İşte bu kadın (birgün) Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve: BEni sar’a tutuyor ve üstüm başım açılıyor. İyileşmem için Allah’a dua ediniz, dedi.

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

-“Eğer sabredeyim dersEn, sana cEnnet En'>vardır. Ama yine de sEn istersEn, sana şifa vermesi için Allah’a dua ederim” buyurdu.

Bunun üzerine kadın:

BEn (hastalığıma) sabrederim. Ancak sar’a tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için dua buyurunuz, dedi.

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de ona dua etti.

Buhârî, Merdâ 6; Müslim, Birr 54
14268

Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Uyeyne İbni Hısn (Medine’ye) geldi ve yeğEni Hurr İbni Kays’a misafir oldu. Hurr, Hz. Ömer’in danışma meclisi üyelerindEndi. ZatEn gEnç olsun yaşlı olsun âlimler (kurrâ), Hz. Ömer’in danışma meclisinde bulunurlardı. Bu sebeple Uyeyne, yeğEni Hurr İbni Kays’a:

YeğEnim, sEnin devlet başkanı yanında önemli bir yerin En'>vardır. BEni kEndisiyle görüştür, dedi.

Hurr, Ömer’dEn izin aldı. Uyeyne Ömer’in yanına girince:

Ey Hattâb oğlu, Allah’a yemin ederim ki, bize fazla bir şey vermiyorsun.Aramızda adâletle de hükmetmiyorsun, dedi.

Ömer hiddetlEndi, Uyeyne’ye ceza vermek istedi.

Bunun üzerine Hurr:

Ey Müminlerin emiri, Allah, Peygamberine “Affı seç, iyiliği emret, cahilleri cezalandırmaktan vazgeç!” buyurdu. BEnim bu amcam da câhillerdEndir, dedi.

Allah’a yemin ederim ki, Hurr bu âyeti okuyunca Ömer, Uyeyne’yi cezalandırmaktan vazgeçti. ZatEn Ömer, Allah’ın kitabına son derece bağlı idi.

Buhârî, Tefsîru sûre (7), 5, İ’tisâm 2
14292

Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“(Geçmiş) ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üçbeş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. KEndi ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, sEn ufka bak!’ dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar sEnin ümmetindir. İçlerindEn hesapsız-azabsız cEnnete girecek yetmiş bin kişi En'>vardır’ dediler.”

(İbni Abbas diyor ki) Söz buraya gelince Peygamber aleyhisselâm kalkıp evine gitti. Oradaki sahâbîler bu hesapsız-azabsız cEnnete girecek yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladılar: Kimileri, “Bunlar peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalıdır” derkEn, kimileri, “Bunlar İslâm geldiktEn sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır” dediler. Daha başka birçok görüş ileri sürEnler oldu.

Onlar bu meseleyi tartışırkEn Peygamber aleyhisselâm çıkageldi.

“Ne hakkında konuşuyorsunuz?” diye sordu. Hesapsız-azabsız cEnnete gireceklerin kim oldukları hakkında konuşuyoruz, dediler.

Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:

“Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvEnEnlerdir” buyurdu.

Ukkâşe İbni Mihsan yerindEn fırladı ve:

BEni de onlardan kılması için Allah’a dua et (Yâ Resûlallah)! dedi.

Peygamber aleyhisselâm da:

“SEn onlardansın!” buyurdu. Sonra bir başka kişi daha kalktı ve: BEni de onlardan kılması için dua buyur, dedi.

Peygamber aleyhisselâm bu defa:

“Fırsatı değerlEndirmekte Ukkâşe sEndEn önce davrandı” buyurdu.
Buhârî, Tıb 1, Rikak 50, Libâs 18; Müslim, Îmân 374. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 16
14295

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dEn rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“CEnnete girecek bir kısım insanlar En'>vardır ki, onların kalpleri kuş kalbi gibi (rakîk ve güvEn içinde)dir.”

Müslim, Cennet 27. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 331
14301

Enes radıyallahu anh’dEn rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim, evindEn çıkarkEn:

“Allah’ın adıyla çıkıyor, Allah’a güvEniyorum. Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taate kuvvet bulmak, ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır” derse kEndisine:

“Doğruya iletildin, ihtiyaçların karşılandı, düşmanlarından korundun, diye cevap verilir. Şeytan da kEndisindEn uzaklaşır.” Ebû Dâvûd’un rivayetinde şu ilâve En'>vardır:

Şeytan, diğer şeytana: Hidâyet edilmiş, ihtiyaçları karşılanmış ve korunmuş kişiye sEn ne yapabilirsin ki? der.

Ebû Dâvûd, Edeb 103; Tirmizî, Daavât 34
14318

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dEn rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kuvvetli mü’min, (Allah katında) zayıf mü’mindEn daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde de hayır En'>vardır. SEn, sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış. Allah’dan yardım dile ve asla acz gösterme. Başına bir şey gelirse, “şöyle yapsaydım, böyle olurdu” diye hayıflanıp durma. “Allah’ın takdiri bu, O, ne dilerse yapar” de. Zira “eğer şöyle yapsaydım” sözü şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açar.”

Müslim, Kader 34. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 10.
14327

Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

Amcam Enes İbni Nadr radıyallahu anh Bedir Savaşı’na katılmamıştı. Bu ona çok ağır geldi. Bu sebeple:

“Ey Allah’ın Resûlü! Müşriklerle yaptığın ilk savaşta bulunamadım. Eğer Allah Teâlâ müşriklerle yapılacak bir savaşta bEni bulundurursa, neler yapacağımı elbette Allah Teâlâ görecektir” dedi.

Sonra Uhud Savaşı’nda müslüman safları dağılınca, -arkadaşlarını kastederek- “Rabbim, bunların yaptıklarından dolayı özür beyan ederim” dedi. Müşrikleri kastederek de “Bunların yaptıklarından da uzak olduğumu sana arzederim” deyip ilerledi. Sa’d İbni Muâz ile karşılaştı ve:

Ey Sa’d! istediğim cEnnettir. Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki, Uhud’un eteklerindEn beri hep o cEnnetin kokusunu alıyorum, dedi. Sa’d (olayı anlatırkEn) “BEn onun yaptığını yapamadım, ya Resûlallah” dedi.

Enes radıyallahu anh devamla şöyle dedi:

Amcamı şehid edilmiş olarak bulduk. Vücudunda seksEndEn fazla kılıç, süngü ve ok yarası vardı. Müşrikler müsle yapmış, uzuvlarını kesmişlerdi. Bu sebeple onu kimse tanıyamadı. Sadece kızkardeşi parmak uçlarından tanıdı.

Enes dedi ki, biz şu âyetin amcam ve amcam gibiler hakkında inmiş olduğunu düşünmekteyiz:

“Mü’minler içinde öyle yiğit erkekler En'>vardır ki, Allah’a verdikleri sözlerinde durdular. Onlardan kimi ahdini yerine getirdi (çarpıştı, şehid düştü), kimi de sırasını bekliyor. Bunlar aslâ sözlerini değiştirmemişlerdir” [Ahzâb sûresi (33), 23]

Buhârî, Cihâd 12; Müslim, İmâre 148
14328

Ebû Mes’ûd Ukbe İbni Amr el-Ensârî el-Bedrî radıyallahu anh şöyle dedi:

Sadaka âyeti inince, biz sırtımızla yük taşıyarak, (hammallık yaparak) sadaka vermeye başladık. DerkEn bir adam geldi çokca sadaka verdi. Münâfıklar, “Gösteriş yapıyor” dediler. Bir başkası geldi, bir ölçek hurma getirdi. Yine münâfıklar, “Allah’ın, bunun bir ölçek hurmasına ihtiyacı yoktur” dediler. Bunun üzerine, “Sadakalar hususunda gönüldEn verEn mü’minleri çekiştirEn ve güçlerinin yettiğindEn başkasını bulamayanlarla alay edEnler yok mu, Allah onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için acı bir azab En'>vardır”

[Tevbe sûresi (9), 79] âyeti indi. Buhârî, Zekât 10; Müslim, Zekât 72
14459

Ebû Hureyre'dEn (şöyle demiştir): Peygamber (S) şöyle dedi: "Allah şöyle buyurdu; Üç sınıf insan En'>vardır ki, kıyamet gününde bEn onların hasmıyımdır: Biri şu kimse ki, bEnim adıma ye­min edip (ahd eder de) sonra ahdini bozar. İkincisi hür bir insanı köle diye satar da onun parasını yer. Üçüncüsü şu kimse ki, bir işçiyi ücretle tutar, onu çalıştırıp işi tam yaptırır da, onun ücretini vermez"

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 170