No | Hadis Metni | Kaynak |
8856 | Cennet ehli Cennetteki makamlarına yerleşir ve Cuma'dan Cuma'ya Allah'ı ziyarete giderler. onlara Arşı Rahman aşikâr olup, Allah'ı görürler. Bu Cennet bahçelerinden birinde olur. Ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yerleri misk tepelerindedir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: "Rabbimizi görecek miyiz?" Buyurudu ki: "Evet, ayın 14'üncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl hilâf yoksa, (veya bunları nasıl izdihamsız görüyorsanız) öyle Rabbinizi göreceksiniz." Allah (z.c.hz.) onlara ayrı ayrı muhatap olur. Ve hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul: "Yarabbi mağfiret etmemiş miydin?" der. Allah: "Ettim de onunla buraya geldin" buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse böylesini görmemiştir. O zaman Allah Tealâ buyurur ki: "Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin başına." O zaman kalkıp cennetin çarşılarına gelirler. Bu çarşılarda aklın tasavvur edemiyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenilir. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Ve birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Ailelerimiz: "Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz" derler. Biz de deriz ki: "Tabii güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbımızı ziyaretten geliyoruz." | Ramuz el e-hadis, 118. sayfa, 8. hadis |
8862 | Cennet ehli Allah'ın huzuruna iki defa girer. Allah onlara Kur'an okur. onlardan herbiri o mecliste, amellerine göre inci, yakut, zümrüt, altın ve gümüşten minberler üzerinde otururlar. Gözleri hiç bir zaman bu kadar aydın olmamıştır. Ve dinlendikleri Kur'an gibi de hiç bir şey dinlememiş ve hoşlanmış değildir. Bunun tekrarına kavuşmak ümidiyle ertesi günü bekler halde yerlerine dönerler. | Ramuz el e-hadis, 120. sayfa, 3. hadis |
8925 | Gökte bir melek vardır ki, ismi İsmail'dir. Emrinde yetmiş bin melek vardır. onların her birinin emrinde de yetmişer bin melek vardır. | Ramuz el e-hadis, 127. sayfa, 1. hadis |
8940 | her baba evladının kök sülalesi vardır, nesebi ona müntehi olur. Yalnız Fatıma'nın sülalesi Bana çeker. Bunlar Benim Ehl-i Beytim'dir. Benim hamurumdandır. Veyl onların faziletini inkar edene. onlara muhabbet edene Allah muhabbet eder. onlara buğz edene Allah da buğz eder. | Ramuz el e-hadis, 128. sayfa, 6. hadis |
9182 | Ehli Cennet, kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinin isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adedlerinde çoğaltılma ve azaltılma olmaz. Ehli Cehennem de yine kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinin isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adedlerinde de çoğaltılma ve azaltılma olmaz. Bazan saaded ehli şekavet yoluna sapar da onlar için "İşte bunlar (şakilerin) ta kendileridir" denir. Derken saaded onlara yetişir ve onları şekavet yolundan çıkarır. Bazen de şekavet ehli saadet yolunda yürürler de onlar için "Bunlar (sâcidlerin) ta kendileridir" denir. Derken şekavet onları yakalar ve saadet yolundan çkarır. O halde herkes ne için yaratılmışsa, o kendisine kolaşlaştırılır. | Ramuz el e-hadis, 155. sayfa, 3. hadis |
9191 | Allah Teala İmran oğlu Musa (a.s.)'a şöyle vahyetti: "Ümmeti Muhammed (s.av) içinde öyle kimseler vardır ki; onlar her yüksek yerde veya bir vadide durduklarında "Lâ ilahe İllallah" diye şehadet getirirler. İşte onların mükafatları, Peygamberlerin mükafatları gibidir." | Ramuz el e-hadis, 156. sayfa, 4. hadis |
9198 | Size Allah'dan korkmanızı ve Habeşli bir köle bile üzerinize emir yapılsa onu dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Muhakkak ki, sizden biri Benden sonra yaşarsa, çok ihtilaflar görecektir. İşte o zaman Benim sünnetime ve Mehdi ve Raşidîn olan hulefanın sünnetine uyun. onlara tutunun. Hem de can havliyle, azı dişlerinizle ısırır gibi. İşlerin, muhdes olanlarından sakının. Zira, her ihdas olunan bidattir. her bid'atte dalalettir. (her dalalette cehennemdedir.) | Ramuz el e-hadis, 157. sayfa, 5. hadis |
9226 | Kıyametin ilk alametleri: Deccal, İsa (a.s.)'ın inmesi, Aden toprağından bir ateşin çıkıp halkı mahşere (Şam'a) sürmesi, öyle ki onlar kaylule (öğle uykusu) yaptığı zaman o ateş bekler. (onlar yürüyünce o da yürür). Ve bir de Duhan, Dabbe ve Ye'cüc ve Me'cücün zuhurudur. Denildi ki : "Ya Resulallah, Ye'cüc ve Me'cuc nedir?" Buyurduki: Yec'cüc ve Me'cuc bir takım ümmetlerdik ki, her biri dörtyüz binliktir. onlardan her bir kişi etrafında, kendi sulbünden gelme bin tane göz görmedikçe ölmez. Bunlar Adem evladıdır. Ve dünyanın harab olmasına çalışırlar. Geldiklerinde Fırat ve Dicle'den içerler. Taberiye gölünü kuruturlar. Beyt'i Makdise vardıklarında ise şöyle derler: "Dünya halkını tamamen öldürdük. Şimdi de göktekilerini öldürelim." Ve oklarını göğe doğru atarlar da, o oklar kana bulaşmış alarak geri dönerler. Bunun üzerine: "Semadakileri de öldürdük" derler. O sırada İsa (a.s) ve müslümanlar Turi-Sina dağında bulunurlar. Allah, İsa (a.s)'a şöyle vahyeder: "Kullarımı Turdağı ve Eyle etrafında muhafaza et." Sonra İsa (a.s) ellerini semaya kaldırıp dua eder. Müminler de "amin" derler. Bunun üzerine Allah Ye'cüc ve Me'cücün üzerlerine "hegaf" denen ve insanların burnundan giren kurtçukları gönderir. Bu kurtçuklar onları Şam'dan Şark'a kadar sarar ve böylece Ye'cüc ile Mec'ücün hepsi ölürler. Öyleki, onların cifelerinden arz kokar. O zaman Allah, göğe emreder. Ve gökten kırbadan boşanırcasına yağmur yağar, onların cife ve kokularından arzı yıkar. İşte ondan sonra güneşin garbten doğma vakti gelir. | Ramuz el e-hadis, 160. sayfa, 9. hadis |
9238 | İkinizin benden istediğinizin daha hayırlısını size haber vereyim mi? onlar Cibril (a.s)'ın Bana öğrettiği kelimelerdir. Siz, her namazın arkasında on kere "Tesbih" edersiniz. On kere "Tahmid" edersiniz ve on kere de "Tekbir" edersiniz. Yatağınıza yattığınızda da otuz üç "Tesbih" edin, otuz üç "Tahmid" edin. Ve otuz dört "Tekbir" getirin. | Ramuz el e-hadis, 162. sayfa, 7. hadis |
9274 | Sana bir dua öğreteyim mi ki, öyle dua ettiğinde üzerine dağ gibi borcun da olsa, Allah sana onu ödettirir. Ey Muaz! De ki: "Allahümme mâlikel mülki tü'til mülke men teşâ-ü ve tenzi'ul mülke minmen teşâü ve tu'izzu men teşâü ve tüzillü men teşâ-ü biyedikel hayr. İnneke ala külli şey'in kadir. Rahmâned dünya vel ahireti. Tü'tihâ menteşâ-ü ve temne'uhâ menteşâ-ü, irhamnî rahmeten tağninî bihâ an rahmetin min sivâk." (Ey mülkün sahibi olan Allahım. Sen mülkü dilediğine verirsin. Sen mülkü dilediğinin elinden çeker alırsın. Sen dilediğini aziz edersin. Dilediğini ise zelil edersin. Hayır yalnız senin elindedir. Şüphesiz Sen her şeye kadirsin. Dünya ve ahiretin Rahmanı olan Allahım! Sen onları dilediğine verirsin, dilediğinden men edersin. Bana öyle bir rahmet ihsan eyle ki, o Rahmetin, beni Senden başkasının merhametinden müstağni kılsın) | Ramuz el e-hadis, 167. sayfa, 4. hadis |