Arama Sonuçları olma O

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/39749-olma-O/690

NoHadis MetniKaynak
14367

Ebû Muhammed Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e benim şöyle dediğim haber verilmiş:

Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece gündüzleri muhakkak Oruç tutup, geceleri de ibâdet ve tâatle uyanık geçireceğim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:

“Bunları söyleyen sen misin?” diye sOrdu. Ben de kendisine: Anam babam sana feda Olsun, ya Resûlallah! Evet, ben böyle söylemiştim,dedim. Buyurdular ki: “Sen buna güç yetiremezsin. Hem Oruç tut, hem iftar et; hem uykunual, hem ibadet et; her aydan üç gün Oruç tut; çünkü her iyiliğe On misli ecir ve sevap vardır. Bu ise bütün zamanını Oruçlu geçirmek gibidir.” Bunun üzerine ben: Bunun daha çOğunu yapmaya gücüm yeter, dedim. Peygamber Efendimiz: “O halde bir gün Oruç tut, iki gün tutma” buyurdu. Ben:

- Ama ben bundan daha fazlasını yapabilirim, deyince Resûl-i Ekrem:

– “Öyleyse bir gün Oruç tut, bir gün tutma; bu Dâvûd aleyhisselâm’ın Orucu Olup, Oruçların en ölçülü Olanıdır” buyurdular.

Bir başka rivayette: “Bu, Oruçların en faziletlisidir” şeklindedir. Ben:

- Bundan daha faziletlisine de gücüm yeter, dedim. Peygamberimiz:

“Bundan daha faziletlisi yOktur” buyurdu.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in tavsiye etmiş Olduğu, ayda üç gün Orucu kabul etmem, bana ehlimden ve malımdan daha sevimli Olacakmış.

Bir rivayete göre:

“Senin gündüzleri Oruçlu, geceleri uyanık geçirdiğin bana haber verilmedi mi sanıyOrsun?” buyurmuştu. Ben de:

Elbette haber verilmiştir, yâ Resûlallah! dedim. Bunun üzerine: “Böyle yapma, bazı kere Oruç tut, bazan tutma; gece hem uyu, hem deteheccüde kalk. Şüphesiz senin üzerinde vücudunun hakkı vardır, iki gözünün hakkı vardır, hanımının hakkı vardır, ziyaretçilerinin hakkı vardır. Şüphesiz her aydan üç gün Oruç tutman sana yeter. Çünkü senin için her iyiliğin On misli karşılığı vardır; bu da bütün zamanının Oruçlu OlOr:green'>Olması demektir.” Abdullah der ki: Ben artırdıkça iş aleyhime döndü. SOnra ben: Yâ Resûlallah! Ben kendimde güç ve kuvvet buluyOrum, dedim.Buyurdular ki: “O halde Allah’ın Nebisi Dâvûd’un Orucunu tut, daha fazlasını yapma.” Dâvûd Orucu nedir? diye sOrdum. “Senenin yarısını Oruçlu geçirmektir” buyurdu.

Abdullah yaşlandıktan sOnra:

Keşke Allah’ın Resûlü’nün ruhsatını kabul etmiş Olsaydım, der dururdu.

Bir başka rivayet şöyledir:

“Senin bütün günleri Oruçlu geçirdiğinden ve her gece Kur’an’ıOkuduğundan haberdar OlOr:green'>Olmadığımı mı sanıyOrsun?” Bunun üzerine ben: Elbette haberdarsındır, yâ Resûlallah! Fakat ben bununla sadece hayraulaşmayı diliyOrum, dedim. Peygamber Efendimiz: “Allah’ın Nebîsi Dâvûd’un Orucunu tut, çünkü O insanların en çOkibadet edeni idi. Ayda bir defa da Kur’an’ı hatmet” buyurdu.

Ben ise:

- Ya Resûlallah! Benim bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim. Peygamberimiz:

O halde yirmi günde bir hatmet” buyurdu. Ben yine: Ya Resûlallah! Bundan daha fazlasını yapabilirim, dedim. O: “Öyleyse On günde bir hatmet” buyurdu. Ben tekrar: Bundan daha fazlasına gücüm yeter, yâ Nebîyyallah! diye ısrar edince: “Şu halde yedi günde bir hatim yap, artık bunun üzerine artırma”buyurdular. Ben artırdıkça, aleyhime artırıldı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki: “Şüphesiz ki sen bilmiyOrsun, belki ömrün uzun Olur?”Abdullah İbni Amr der ki: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’ in bana söylediği hale döndüm. İhtiyarlayınca, Onun ruhsatını kabul etmiş OlOr:green'>Olmayı çOk arzu ettim.

Bir başka rivayette ise şöyledir:

“Senin çOcuklarının da senin üzerinde hakları vardır.” Bir diğer rivayette:

“Bütün zamanını Oruçlu geçirenin Orucu yOktur.” Bu sözünü üç defa tekrarladı.

Bir diğer rivayette:

“Allah’a en sevimli Olan Oruç, Dâvûd aleyhisselâm’ın Orucudur. Allah’a en sevimli namaz da Dâvûd aleyhisselâm’ın namazıdır. Dâvûd aleyhisselâm gecenin yarısını uyuyarak geçirir, sOnra üçte birinde namaz için kalkar, altıda birinde yine uyurdu. Bir gün Oruç tutar, bir gün tutmazdı. Düşmanla karşılaştığında kaçmazdı.” Başka bir rivayet de şu şekildedir:

Abdullah şöyle demiştir:

Babam beni sOyca üstün bir hanımla evlendirdi. Zaman zaman gelininin yanına gelir gider, Ona beni sOrarmış. O da dermiş ki:

- O ne iyi erkektir, evine geldiğimden beri yatağıma ayak basmadı, ne halde Olduğumu da araştırmadı.

Vaziyet böyle devam edip gidince, babam durumu Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e anlatmış, Peygamberimiz:

Onu benimle görüştür” buyurmuş. Daha sOnra ben Resûl-i Ekrem ile karşılaştım. Bana: “Nasıl Oruç tutuyOrsun?” diye sOrdu. Ben de: Her gün, dedim. SOnra: “Nasıl hatim yapıyOrsun?” dedi. Ben: Her gece, diye cevap verdim.

Abdullah İbni Amr daha önce geçen kOnuşmalarının benzerini anlattı. O, geceleyin rahat etmek için, Okuduğu Kur’an’ın yedide birini, gündüz aile fertlerinden birine Okuyup dinletirdi. Güçlü ve kuvvetli OlOr:green'>Olmak istediğinde, bir kaç gün Oruç tutmazdı. SOnra Oruç tutmadığı günleri sayar, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e verdiği sözden caymış OlOr:green'>Olmamak için, tutamadığı günler kadar Orucu kazâ ederdi.

Buhârî, Savm 55, 56, 57, Teheccüd 7, Enbiyâ 37, Nikâh 89; Müslim, Sıyâm 181-193
14408

İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Ukâz, Mecenne ve Zu'l- Mecâz, Câhiliyet devrinde bir takım büyük çarşılar (yânî panayırlar) idi. İslâm devri Olunca müslümânlar bu panayırlarda ticâret etmeyi günâh sayıp çekindiler. Bunun üzerine: (Hacc mevsimlerinde ticâretle) Rabbinizden ka­zanç istemenizde üzerinize bir günâh yOktur" (ei-Bakara: 198) âyeti in­di. Bu âyetin sOnundaki " Hacc mevsimlerinde" ziyâdesini İbn Abbâs, Kur'ân'dan OlOr:green'>Olmak üzere Okumuştur

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 4
14409

Nu'mân ibnu Beşîr (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Halâl Olan şeyler bellidir. Haram Olanlar da belli­dir. Fakat halâl ile haram arasında bir takım şübheli şeyler vardır. Her kim kendisince günâh OlOr:green'>Olması sezilen bir şeyi terk ederse O, harâmlığı apaçık Olan şeyi daha çOk terkedici Olmuştur. Her kim gü­nâh OlOr:green'>Olması şübheli Olan şeye cür'et ederse, bu da harâmlığı apaçık Olan şeylere dalmağa yaklaşmıştır. Ma'siyetler (haramlar) Allah'ın kOrusudur. Her kim sürüsünü kOrunmuş arazî etrafında Otlatırsa, O kOruluğa düşmesi yakın Olur"

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 5
14413

Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) bir keresînde yerde düşürülmüş bir hurmaya tesadüf etti de: "Şu hur­manın sadaka malından OlOr:green'>Olmadığını bileydim, muhakkak Onu yerdim" buyurdu.

Ve Hemmâm, Ebû Hureyre'den; O da Peygamberden söyledi ki, Peygamber (S): "Bâzı defa gece ailemin yanma yatmağa geldi­ğimde yatağımın üstüne düşmüş bir hurma bulurum, yemek üzere ağzıma götürürüm de, sOnra sadaka malı OlOr:green'>Olmasından kOrkarak elimden bırakırım. Onun sadaka hurması OlOr:green'>Olmadığını yakînen bilseydim mu­hakkak yerdim" buyurmuştur

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 9
14380

Abdullah ibn Mes'ûd (Ra) şöyle demiştir: Rasûlullah (Sav):

"Sizden herhangi birinizi müezzin Bilâl'ın ezan sesi sahur yemeğini yemekten men' etmesin! Çünkü Bilâl, şafaktan önce ezan Okur -yâhud: Gece vakti nida eder-. Bunu teheccüd namazı kılanları sahur yemeği­ne döndürmek, ve uykuda Olanlarınızı da sahur yemeğine uyandır­mak için Okur. Fecr şöyle demek değildir" buyurdu da iki şehâdet parmağını kaldırarak ufukta görülen ve dikey ziyadan ibaret Olan fecri kâzibe işaret etti.

SOnra Rasûlullah iki şehâdet parmağını yanyana getirerek:

— "Fecr, böyle OlOr:green'>Olmaktır" buyurmuştur.

Yahya ibn Saîd el-Kattân iki avucunu birleştirip şöyle diye açık­layıp göstermiştir.

Ve yine Yahya el-Kattân, iki şehâdet parmaklarını uzatmış, ufuk­ta sağ ve sOl taraftan uzatılıp yayılmış Olan dikdörtgen şeklindeki fecri sâdık dediğimiz mustatil ziyâya işaret etmiştir

14403

Bize Ebu'n-Nu'mân tahdîs etti. Bize Hammâd ibn Zeyd, Eyyûb'dan; O da Muhammed ibn Sîrîn'den tahdîs etti ki, Selmân ibn Âmir (R): "Erkek çOcuğun dOğumu ile beraber akîka vardır" demiştir.

Ve Haccâc ibn Minhâl şöyle dedi: Bize Hammâd ibn Seleme tah­dîs etti. Bize Eyyûb, Katâde, Hişâm ibn Hassan el-Ezdî ve Habîb ibnu'ş-Şehîd; bunların dördü de Muhammed ibn Sîrîn'den; O da Sel­mân ibn Âmir(R)'den; O da Peygamber(S)'den OlOr:green'>Olmak üzere haber verdi.

(Sufyân ibn Uyeyne ve) birçOkları da Âsim ibn Selmân'dan ve Hişâm ibn Hassân'dan; Onlar da Hafsa bintu Sîrîn'den; O da er-Rebâb (ibn Âmir ed-Dabbî)'dan; O da Selmân ibn Âmir ed-Dabbî'den; O da Peygamber'den OlOr:green'>Olmak üzere söyledi.

Bu hadîsi Yezîd ibnu İbrâhîm, îbn Sîrîn'den; O da Selmân ibn Âmir'den Onun sözü Olarak, yânî mevkuf Olarak rivayet etti.

Ve Esbâğ ibnu'l-Ferec de şöyle dedi: Bana Abdullah ibnu Vehb, Cerîr ibn Hâzım'dan; O da Eyyûb es-Sahtıyânî'den; O da Muham­med ibn Sîrîn'den haber verdi. O da dedi ki: Bize Selmân ibnu Âmir ed-Dabbî tahdîs edip şöyle dedi: Ben Rasûlullah(S)'tan işittim, şöyle buyuruyOrdu: "Erkek çOcuğun dOğumuyla beraber akîka vardır. Onun adına akîka kurbânı kanı dökünüz ve çOcuktan ezayı gideriniz!"

Buhari - KİTABU'L-AKIKA - 5
14397

Bize Şu'be tahdîs etti ki, Ebû Cemre Nasr ibnu İmrân ed-Dab'î şöyle demiştir: İbn Abbâs (R) beni kendi serîri üzerine Otur­turdu. O bana şöyle derdi: Abdu'1-Kays elçileri (Bahreyn tarafların­dan) Rasûlullah'ın huzuruna geldikleri zaman:

—  "Hey'et kimlerdendir?" diye sOrdu. Onlar:

—  Biz Rabîa kabîlelerindeniz, dediler. Rasûlullah (S):

—  "HOş geldiniz! Allah sizi utandırmasın, pişman etmesin!" buyurdu.

Bunun üzerine Onlar:

— Yâ Rasûlallah! Seninle bizim aramızda kâfir Olan Mudar ka­bileleri vardır. O hâide bize kestirme birşey emret de, O sebeble biz­ler cennete girelim ve Onu arkamızda kalanlarımıza haber verelim! dediler.

Bu arada Rasûlullah'a içkileri de sOrdular. Rasûlullah Onları dört şeyden nehyetti ve dört şeyi de emretti: Onlara yalnız Allah'a îmân ile emrettikten sOnra:

—  "Yalnız Allah'a îmân etmek ne demektir, bilir misiniz?" di­ye sOrdu.

Onlar:

— Allah ve Rasûlü en iyi bilendir! dediler. Rasûlullah:

—  "Ortaksız ve yalnız Olarak Allah'tan başka ilâh OlOr:green'>Olmadığına ve Muhammed'in Allah 'in Rasûlü Olduğuna şehâdet etmek, namazı kılmak, zekâtı vermek -râvî dedi ki: Zannederim ki, burada rama­zân Orucu da vardır-, ganimetlerden beşte birini vermenizdir" buyur­du.

Ve Onları dört şeyden: Dubba'dan, hantem'den, muzeffet'ten ve nakîr (denilen kaplara hurma yâhud üzüm şırası kOymak)dan neh­yetti. Bazen İbn Abbâs'm "Muzeffet" yerine "Mukayyer" dediği de vardır.

Rasûlullah:

— "Bunları ezberleyin ve bunları gerinizde bıraktığınız kavim ve kabilelerinize tebliğ ediniz!" buyurdu

İbn Abbâs
14402

Bize Abdullah ibnu Avn, Enes ibn Sîrîn'den haber verdi ki, Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Ebû Talha'nın hasta yatmakta Olan bir Oğlu vardı. Ebû Talha dışarı çıktı, ardından çOcuk vefat et­ti. Ebû Talha dönüp geldiğinde:

—  Oğlum ne yaptı, nasıl Oldu? dedi. Ümmü Suleym:

—  ÇOcuk, Olduğundan daha sakin hâldedir, dedi.

Bundan sOnra Ümmü Suleym, kOcası Ebû Talha'ya akşam ye­meğini takdîm etti, O da yemeği yedi. SOnra Ümmü Suleym ile cinsî münâsebet yaptı, Ebû Talha bu işi bitirip ayrılınca, Ümmü Suleym Ona:

—  ÇOcuğu defn et! dedi.

Ebû Talha sabaha ulaşınca Rasûlullah'a geldi ve yaptıkları işi O'na haber verdi. Rasûlullah (S):

—  "Siz bu gece cinsî münâsebet mi yaptınız?" buyurdu. Ebû Talha da:

—  Evet, dedi. Rasûlullah:

—  "Yâ Allah! Bunlara bu gecelerini mübarek kıl!" diye dua etti. Ümmü Suleym sOnra bir Oğlan dOğurdu.

Enes dedi ki: Ebû Talha:

— Bu çOcuğu muhafaza et de böylece Peygamber'in yanına gö­tür, dedi.

Enes de bu çOcuğu Peygamber'e götürdü. Ümmü Suleym benim yanımda birkaç tane hurma da göndermişti. Peygamber çOcuğu aldı da:

—  "Enes'in yanında birşey var mı?" diye sOrdu. Oradakiler:

—  Evet, hurmalar vardır, dediler.

Peygamber O hurmaları aldı, Onları ağzında çiğneyip ezdi, sOn­ra kendi ağzından aldı da Onu çOcuğun ağzının içine kattı ve damağı­nı Onunla Ovaladı. ÇOcuğa da Abdullah adım verdi.

Bize Muhammed ibnu'l Müsennâ tahdîs etti. Bize İbnu Ebî Adiyy, İbnu Avn'dan; O da Muhammed ibn Sîrîn'den; O da Enes'ten OlOr:green'>Olmak üzere tahdîs edip bu hadîsi şevketti

Buhari - KİTABU'L-AKIKA - 4