No | Hadis Metni | Kaynak |
13498 | Benden sonra hulefa, hulefadan sonra umera, umeradan sonra melikler, meliklerden sonra Cebabire, Cebabireden sonra ise Ehli Beytimden bir kimse gelir de, O yeryüzünü adaletle doldurur. Ondan sonra da "Kahtani" gelir. Beni gönderen Zata kasem ederim ki, O, diğerlerinden aşağı değildir. | Ramuz el e-hadis, 518. sayfa, 4. hadis |
13529 | Efendimiz (s.a.v.) iri yapılı, azametli idi ve yüzü ayın ondördü gibi parlardı. Ortadan uzun, başı büyücek, saçı mutedil kıvırcık idi. Saçı bazen kulak yumuşağını geçer, rengi parlak, alnı geniş, kaşları ince ve gür idi. İki kaşı arasında bir damar gazab halinde kabarırdı. Burnu ince, hafif mukavves, sakalı sık, yanakları hafif, ağzı geniş, dişleri seyrek ve latif idi. Boynundan göbeğine hafif kıllı, boynu gümüş parlaklığında yapma bebek gibi, yapısı bedenlice ve endamlı idi. Göğsü karnı birdi. Göğsü geniş, omuzları açık, mafsalları ince, soyunduğunda bedeni nur gibi idi. Göğüs kemiğinden göbeğine kadar, tüyden ince bir hat bulunurdu. Meme ve karnında tüy yoktu. Kolları, omuzları ve göğsünün yukarı kısmı kıllı idi. Bilekleri uzun, avucu geniş, uzun saçları lüle gibi idi. El ve ayak parmakları etli, parmakları uzun, ayağının çukuru mutedil, üstü üzerinde su durmayacak derecede düzdü. Yürürken öne meyilli düz yürür, yürüyüşü mütevazı ve seri ve de yüksek bir yerden dökülen su gibi idi. Döndüğünde bütün vücudu ile dönerdi. Sükut halinde yere bakışı semaya nazarından fazla olurdu ve ekser bakışı mülahazalı idi. Yürürken ashabını önüne katardı. Karşılaşmada selamı ilk önce kendileri verirdi. | Ramuz el e-hadis, 520. sayfa, 8. hadis |
13558 | Bir hastaya geldiklerinde veya hasta kendisine getirildiğinde "Ezhebil be'se Rabbennâsi eşfi ve enteş şâfi. La şifâe illa şifâüke şifâen la yuğâdiru sakamen": (Ey insanların Rabbi, zararı gider, şifa ihsan et, şifa veren ancak sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayacak şifa ihsan buyur) diye dua buyururlardı. | Ramuz el e-hadis, 522. sayfa, 4. hadis |
13572 | Yeminde cehd ettiklerinde: "Hayır Ebul Kasım'ın canı kudret elinde olan Zata yemin ederim" buyururlardı. | Ramuz el e-hadis, 523. sayfa, 3. hadis |
13584 | Hanımlarından hayızlı biriyle mübaşerette bulunmak istediklerinde, izar tutunmalarını emrederlerdi. Ancak ondan sonra onunla mübaşerette bulunurlardı. | Ramuz el e-hadis, 524. sayfa, 3. hadis |
13586 | Sefer murad ettiklerinde aileleri arasında kur'a çekerlerdi. Hangisine isabet ederse, beraberinde onu götürürlerdi. | Ramuz el e-hadis, 524. sayfa, 5. hadis |
13591 | Bir askeri uğurlamak murad ettiklerinde: "Estevdi'ullahe dîneküm ve emâneteküm ve havâtîme amâliküm": (Dininizi, emanetinizi ve işlerinizin akibetini Allah'a emanet ederim) buyururlardı. | Ramuz el e-hadis, 524. sayfa, 10. hadis |
13592 | Bir sefere gitmek istediklerinde gidilecek yeri gizler, (başka yeri ima ederek) sefer ederlerdi. | Ramuz el e-hadis, 524. sayfa, 11. hadis |
13594 | Sefer murad ettiklerinde: "Allahümme bike asûlü ve bike ehûlü ve bike esîru": (Allahım ancak seninle galebe ederim, seninle korunurum ve senin yardımınla düşman üzerine yürürüm) buyururlardı. | Ramuz el e-hadis, 524. sayfa, 13. hadis |
13595 | Kadınlardan birini nikahlamak murad ettiklerinde perde arkasından: "Ey kızım filan adam seni istiyor. Onu istemiyorsan (hayır) de. Zira hiç kimse (hayır) demekten utanmamalıdır. Eğer razı isen bil ki senin (sükutun) ikrardır" derdi. | Ramuz el e-hadis, 524. sayfa, 14. hadis |