Arama Sonuçları kimse vardır

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/46976-kimse-vardir/50

NoHadis MetniKaynak
12470 Bir kimse üç kızın idaresini deruhde eder de, onları terbiye eder ve onları evlendirir ve onlara ihsan ederse ona Cennet vardır.Ramuz el e-hadis, 430. sayfa, 5. hadis
12473 Bir kimseye dünya ve ahiret arz olunsa, ahireti alıp dünyayı terk etse, Ona Cennet vardır. Eğer dünyayı alıp ahireti terk ederse, ona Cehennem vardır.Ramuz el e-hadis, 430. sayfa, 8. hadis
12496 Bir kimse Allah yolunda evinden çıksa da ölse veya öldürülse, veya atı veya devesi onu tepse veya onu haşerat ısırsa yahut ta döşeğinde Allah'ın dilediği herhangi bir şekilde ölse, o şehittir ve onun için Cennet vardır.Ramuz el e-hadis, 432. sayfa, 2. hadis
13164 Deniz yolculuğuna, hac ve umre yapacak kimseden ve Allah yolunda gazi olandan başkası çıkmasın. Zira denizin altında ateş ve ateşin altında da deniz vardır.Ramuz el e-hadis, 486. sayfa, 12. hadis
13178 Zina yapan kimse, zina ederken mü'min değildir. Şarap için de içerken mü'min değildir. Hırsızlık yapan da hırsızlık yaparken mü'min değildir, yağmacılık yapan bir mevki sahibi kimse de yağmacılık yaparken mü'min değildir. Öyle bir yağmacılık ki; o adamın cür'etine hayretten dolayı insanların gözü ona dikilir. (Müslimin Ebu Hureyre (r.a)dan rivayetinde "sizden hiç biriniz ganimetten bir şey çaldığında mü'min değildir. Aman sakının sakının" ibaresi ilavesi vardır)Ramuz el e-hadis, 488. sayfa, 1. hadis
13306 Ya Ammar (r.a), Allah (z.c.hz.)nin bir meleği vardır ki, ona bütün mahlukatın söylediğini dinlemek kabiliyetini vermiştir. Ben ölünce kıyamete kadar o kabrimde durur ve ümmetimden bir kimse Bana ne zaman salat getirse onu ismi ve baba ismi ile Bana bildirir de, der ki: "Ya Muhammed (s.a.v) falan sana şöyle şöyle salat eyledi." Bunun üzerine Rab, bu adama her bir salatına karşılık on salat eder.Ramuz el e-hadis, 499. sayfa, 4. hadis
13642 Yatağına girdiklerinde şöyle dua ederlerdi: "Hamd olsun o Allah'a ki, bizi yedirdi, içirdi ve bize kafi geldi ve bizi barındırdı. Nice kimseler vardır ki, onlara kifayet eden ve onları barındıran yoktur."Ramuz el e-hadis, 528. sayfa, 1. hadis
14220

Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

— Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile Tebük Gazvesi’nden döndüğümüz sırada şöyle buyurdu:

-“Medine’de bizden geride kalan öyle kimseler vardır ki, bir dağ yoluna, bir vâdiye girdiğimizde onlar da bizimle yürüyormuş gibi sevap kazanırlar.

Çünkü onları birtakım mâzeretleri alıkoymuştur.”

Buhârî, Megâzî 81, Cihâd 35. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihad 19; İbni Mâce, Cihâd 6
14292

Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“(Geçmiş) ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üçbeş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, sen ufka bak!’ dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır’ dediler.”

(İbni Abbas diyor ki) Söz buraya gelince Peygamber aleyhisselâm kalkıp evine gitti. Oradaki sahâbîler bu hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladılar: Kimileri, “Bunlar peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalıdır” derken, kimileri, “Bunlar İslâm geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır” dediler. Daha başka birçok görüş ileri sürenler oldu.

Onlar bu meseleyi tartışırken Peygamber aleyhisselâm çıkageldi.

“Ne hakkında konuşuyorsunuz?” diye sordu. Hesapsız-azabsız cennete gireceklerin kim oldukları hakkında konuşuyoruz, dediler.

Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:

“Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir” buyurdu.

Ukkâşe İbni Mihsan yerinden fırladı ve:

Beni de onlardan kılması için Allah’a dua et (Yâ Resûlallah)! dedi.

Peygamber aleyhisselâm da:

“Sen onlardansın!” buyurdu. Sonra bir başka kişi daha kalktı ve: Beni de onlardan kılması için dua buyur, dedi.

Peygamber aleyhisselâm bu defa:

“Fırsatı değerlendirmekte Ukkâşe senden önce davrandı” buyurdu.
Buhârî, Tıb 1, Rikak 50, Libâs 18; Müslim, Îmân 374. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 16
14327

Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

Amcam Enes İbni Nadr radıyallahu anh Bedir Savaşı’na katılmamıştı. Bu ona çok ağır geldi. Bu sebeple:

“Ey Allah’ın Resûlü! Müşriklerle yaptığın ilk savaşta bulunamadım. Eğer Allah Teâlâ müşriklerle yapılacak bir savaşta beni bulundurursa, neler yapacağımı elbette Allah Teâlâ görecektir” dedi.

Sonra Uhud Savaşı’nda müslüman safları dağılınca, -arkadaşlarını kastederek- “Rabbim, bunların yaptıklarından dolayı özür beyan ederim” dedi. Müşrikleri kastederek de “Bunların yaptıklarından da uzak olduğumu sana arzederim” deyip ilerledi. Sa’d İbni Muâz ile karşılaştı ve:

Ey Sa’d! istediğim cennettir. Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki, Uhud’un eteklerinden beri hep o cennetin kokusunu alıyorum, dedi. Sa’d (olayı anlatırken) “Ben onun yaptığını yapamadım, ya Resûlallah” dedi.

Enes radıyallahu anh devamla şöyle dedi:

Amcamı şehid edilmiş olarak bulduk. Vücudunda seksenden fazla kılıç, süngü ve ok yarası vardı. Müşrikler müsle yapmış, uzuvlarını kesmişlerdi. Bu sebeple onu kimse tanıyamadı. Sadece kızkardeşi parmak uçlarından tanıdı.

Enes dedi ki, biz şu âyetin amcam ve amcam gibiler hakkında inmiş olduğunu düşünmekteyiz:

“Mü’minler içinde öyle yiğit erkekler vardır ki, Allah’a verdikleri sözlerinde durdular. Onlardan kimi ahdini yerine getirdi (çarpıştı, şehid düştü), kimi de sırasını bekliyor. Bunlar aslâ sözlerini değiştirmemişlerdir” [Ahzâb sûresi (33), 23]

Buhârî, Cihâd 12; Müslim, İmâre 148