No | Hadis Metni | Kaynak |
12858 | Bunu söyliyenleri yalancı saymam: Arası gerginleşen iki kişinin arasını düzeltmek gayesile söylediği söz; Harpte düşmanı şaşırtmak için söylenen ve kadının kocasının gönlünü yapmak ve kocanın hanımının gönlünü yapmak için söylediği söz. | Ramuz el e-hadis, 463. sayfa, 2. hadis |
13045 | Bir adam "elli kadının tedbirini" deruhte etmedikçe kıyamet kopmaz. | Ramuz el e-hadis, 477. sayfa, 11. hadis |
13193 | Adamın itikadını anlamadan müslümanlığı hoşunuza gidip kara vermeyin. | Ramuz el e-hadis, 489. sayfa, 5. hadis |
13217 | Babasının yemini yanında çocuğun yemini yok, kocasını yeminine karşı kadının yemini yoktur. Sahibinin yemini yanında kölenin yemini yoktur. Sıla-I rahmin kesilmesinde yemin yoktur. Masiyette nezir yoktur. Nikahtan önce talak yoktur. Sahib olmadan evvel azad yoktur. Akşama kadar susmak şeklinde de oruç yoktur. İftar etmeden peşi sıra oruç yoktur. Büluğa erdikten sonra yetimlik yoktur. Süt kesmeden sonra süt kardeşliği yoktur. Hicretten sonra badiyede kalmak yoktur. Fetihten sonra hicret mükellefiyeti yoktur. | Ramuz el e-hadis, 491. sayfa, 3. hadis |
13342 | Ey yahudi, insan hepsinden, her ikisinin menisinden yaratılır. Erkek menisi kalındır. Ondan kemik ve sinir yaratılır. kadının mutfesi ince nutfedir. Ondan et ve kan yaratılır. | Ramuz el e-hadis, 502. sayfa, 7. hadis |
13694 | (Bir kadını) nikahlamak istediklerinde, kabul olunmazsa tekrarlamazdı. Bir kadını nikahlamak istediğinde, kadın önce kabul etmeyip sonra icabet edince, "Senden başka bir örtüye büründük" buyurdu | Ramuz el e-hadis, 531. sayfa, 6. hadis |
14228 | <p>Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Ömer İbni’l-Hattâb radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:p>
<p>“Sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca, yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine:p>
<p>— Yaptığınız iyilikleri anlatarak Allah’a dua etmekten başka sizi bu kayadanp>
<p>hiçbir şey kurtaramaz, dediler.p>
<p>İçlerinden biri söze başlayarak:p>
<p>—Allahım! Benim çok yaşlı bir annemle babam vardı. Onlar yemeklerini yemeden çoluk çocuğuma ve hizmetçilerime bir şey yedirip içirmezdim. Birgün hayvanlara yem bulmak üzere evden ayrıldım; onlar uyumadan önce de dönemedim. Eve gelir gelmez hayvanları sağıp sütlerini annemle babama götürdüğümde, baktım ki ikisi de uyumuş. Onları uyandırmak istemediğim gibi, onlardan önce ev halkının ve hizmetkârların bir şey yiyip içmesini de uygun görmedim. Süt kabı elimde şafak atana kadar uyanmalarını bekledim. Çocuklar etrafımda açlıktan sızlanıp duruyorlardı. Nihayet uyanıp sütlerini içtiler.p>
<p>Rabbim! Şayet ben bunu senin rızânı kazanmak için yapmışsam, şu kaya sıkıntısını başımızdan al! diye yalvardı. Kaya biraz aralandı; fakat çıkılacak gibi değildi.p>
<p>Bir diğeri söze başladı:p>
<p>—Allahım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. (Bir başka rivayete göre: Bir erkek bir kadını ne kadar severse, ben de onu o kadar seviyordum). Ona sahip olmak istedim. Fakat o arzu etmedi. Bir yıl kıtlık olmuştu. Amcamın kızı çıkıp geldi. Kendisini bana teslim etmek şartıyla ona 120 altın verdim. Kabul etti. Ona sahip olacağım zaman (bir başka rivâyete göre: Cinsî münasebete başlayacağım zaman) dedi ki: Allah’tan kork! Dinin uygun görmediği bir yolla beni elde etme! En çok sevip arzu ettiğim o olduğu halde kendisinden uzaklaştım, verdiğim altınları da geri almadım.p>
<p>Allahım! Eğer ben bu işi senin rızânı kazanmak için yapmışsam, başımızdaki sıkıntıyı uzaklaştır, diye yalvardı. Kaya biraz daha açıldı; fakat yine çıkılacak gibi değildi.p>
<p>Üçüncü adam da:p>
<p>—Allahım! Vaktiyle ben birçok işçi tuttum. parasını almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim. Ücretini almadan giden adamın parasını çalıştırdım. Bu paradan büyük bir servet türedi. Birgün bu adam çıkageldi. Bana: —Ey Allah kulu! Ücretimi ver, dedi. Ben de ona:p>
<p>—Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve köleler senin ücretinden türedi, dedim. Adamcağız:p>
<p>—Ey Allah kulu! Benimle alay etme, deyince, seninle alay etmiyorum, diye cevap verdim. Bunun üzerine o, geride bir tek şey bırakmadan hepsini önüne katıp götürdü.p>
<p>Rabbim! Eğer bu işi sırf senin rızânı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar, diye yalvardı. Mağaranın ağzını tıkayan kaya iyice açıldı; onlar da çıkıp gittiler.p>
| Buhârî, Büyû` 98, İcâre 12, Hars ve’l-müzârea 13, Enbiyâ’ 53, Edeb 5; Müslim, Zikir 100 |
14240 | <p>Ebû Nüceyd İmrân İbni Husayn el-Huzâî radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Cüheyne kabilesinden zina ederek gebe kalmış bir kadın peygamber aleyhisselâm’ın huzuruna geldi ve:p>
Yâ Resûlallah! Cezayı gerektiren bir suç işledim. Cezamı ver, dedi.
<p>Bunun üzerine peygamber aleyhisselâm kadının velisini çağırttı. Ona:p>
“Bu kadına iyi davran! Doğum yapınca bana getir!” buyurdu.
<p>Adam Resûl-i Ekrem’in buyurduğu gibi yaparak kadını doğumdan sonra getirdi.p>
<p>Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kadının üzerine elbisesinin iyice bağlanmasını emretti; sıkı sıkıya bağladılar. Sonra peygamber aleyhisselâm’ın emri üzerine taşlanarak öldürüldü. Daha sonra Resûl-i Ekrem kadının cenaze namazını kıldı.p>
<p>Hz. Ömer:p>
Yâ Resûlallah! Zina etmiş bir kadının namazını mı kılıyorsun? diye sorunca Hz. peygamber şunları söyledi:
“O kadın öyle bir tövbe etti ki, şayet onun tövbesi Medine halkından yetmiş kişiye taksim edilseydi, hepsine yeterdi. Sen Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak için can vermekten daha üstün bir şey biliyor musun?”
| Müslim, Hudûd 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 24; Nesâî, Cenâiz 64 |
14249 | <p>Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, (çocuğunun) mezarı başında (bağıra-çağıra) ağlayan bir kadının yanından geçti.p>
<p>Ona:p>
“Allah’dan kork ve sabret!” buyurdu.
<p>Kadın:p>
Çek git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, senin başına gelmemiştir, dedi.
<p>Kadın Hz. peygamber’i tanıyamamıştı. Kendisine, onun peygamber sallallahu aleyhi ve sellem olduğunu söylediler. Bunu duyar duymaz peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kapısına koştu, orada kapıcılar yoktu. (Özür beyân etmek üzere Hz. peygamber’e):p>
Sizi tanıyamadım, dedi.
<p>peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de:p>
“Sabır dediğin, felâketle karşılaştığın ilk anda dayanmaktır” buyurdu.
| Buhârî, Cenâiz 32, 43; Ahkâm 11; Müslim, Cenâiz l4-l5. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 23; Tirmizî, Cenâiz 13; Nesâî, Cenâiz 22 |
14450 |
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Ebû Hazım şöyle dedi: Bir takım adamlar Sehl ibn Sa'd'e gelip ona peygamber'in minberini soruyorlardı. Sehl (R) şöyle dedi: Rasûlullah (S) fulanca kadına - Sehl o kadının ismini söylemiştir- şöyle haber gönderdi: "Marangoz olan kölene emret de benim için insanlara hitâb ettiğim zaman üzerine oturabileceğim tahtadan bir yer yapsın' buyurdu. Bunun üzerine kadın, o kölesine emretti. Köle de Gâbe ormanlığının ılgın ağacından onu yapıyordu. Sonra bu tahtaları kadına getirdi. Kadın da bunları Rasûlullah'a yolladı. Rasûlullah onların kurulmasını emretti de bunlar yerine konuldu. Müteakiben de Rasûlullah (va'z ve hutbe için) minber üzerine oturdu p>
| Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 46 |