Açılır Menü
HadisAraBul.com
Son Eklenen 100 Hadis
Ravilerine Göre Hadisler
Hadislerde Arama Yap
Arama Sonuçları
bulu p
Hızlı Erişim Linki:
https://www.hadisarabul.com/hadisbul/49858-bulu-p/180
No
Hadis Metni
Kaynak
14302
<
p
>Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
p
> <
p
>“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında iki kardeş vardı. Bunlardan biri (ilim öğrenmek için)
p
eygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelir, diğeri de (geçimlerini temin için) çalışırdı. (Bir gün) çalışan kardeş, ötekini Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e şikâyet etti.
p
eygamber aleyhisselâm da:
p
> <
p
>“Belki de sen, onun yüzünden iş
bulu
yor, rızıklandırılıyorsun” buyurdu.
p
>
Tirmizî, Zühd 33
14320
<
p
>Ebû Abdullah Huzeyfe İbnü’l-Yemân radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
p
> <
p
>“Bir gece
p
eygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında namaz kıldım. Bakara sûresini okumaya başladı. Ben içimden herhalde yüz âyet okuyunca rükû eder, dedim. O yüz âyetten sonra da okumaya devam etti. Ben yine içimden bu sûre ile namazı bitirecek, dedim. O yine devam etti. Bu sûreyi bitiri
p
rükû eder dedim, etmedi. Nisâ sûresi’ne başladı; onu da okudu. Sonra Âl-i İmrân sûresi’ne başladı; onu da okudu. Ağır ağır okuyor, tesbih âyetleri gelince tesbih ediyor, dilek âyeti gelince dilekte
bulu
nuyor, istiâze âyeti geçince Allah’a sığınıyordu. Sonra rükûa gitti. “Sübhâne rabbiye’l-azîm (büyük rabbimi tenzîh ederim)” demeye başladı. Rükûu da aşağı-yukarı ayakta durduğu kadar uzun oldu. Sonra “semiallâhu limen hamideh, rabbenâ leke’l-hamd (Allah, kendisine hamd edeni duyar, hamd yalnız sanadır ey rabbimiz)” dedi ve kalktı. Hemen hemen rükûuna yakın uzunca bir süre ayakta durdu. Sonra secdeye vardı ve “sübhâne rabbiye’l-a’lâ (yüce rabbimi tenzih ederim)” dedi. Secdesini de aşağı-yukarı kıyâmı kadar uzattı.”
p
>
Müslim, Müsâfirîn 203
14327
<
p
>Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
p
> <
p
>Amcam Enes İbni Nadr radıyallahu anh Bedir Savaşı’na katılmamıştı. Bu ona çok ağır geldi. Bu sebe
p
le:
p
> “Ey Allah’ın Resûlü! Müşriklerle ya
p
tığın ilk savaşta
bulu
namadım. Eğer Allah Teâlâ müşriklerle ya
p
ılacak bir savaşta beni
bulu
ndurursa, neler ya
p
acağımı elbette Allah Teâlâ görecektir” dedi. <
p
>Sonra Uhud Savaşı’nda müslüman safları dağılınca, -arkadaşlarını kastederek- “Rabbim, bunların ya
p
tıklarından dolayı özür beyan ederim” dedi. Müşrikleri kastederek de “Bunların ya
p
tıklarından da uzak olduğumu sana arzederim” deyi
p
ilerledi. Sa’d İbni Muâz ile karşılaştı ve:
p
> Ey Sa’d! istediğim cennettir. Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki, Uhud’un eteklerinden beri he
p
o cennetin kokusunu alıyorum, dedi. Sa’d (olayı anlatırken) “Ben onun ya
p
tığını ya
p
amadım, ya Resûlallah” dedi. <
p
>Enes radıyallahu anh devamla şöyle dedi:
p
> <
p
>Amcamı şehid edilmiş olarak bulduk. Vücudunda seksenden fazla kılıç, süngü ve ok yarası vardı. Müşrikler müsle ya
p
mış, uzuvlarını kesmişlerdi. Bu sebe
p
le onu kimse tanıyamadı. Sadece kızkardeşi
p
armak uçlarından tanıdı.
p
> <
p
>Enes dedi ki, biz şu âyetin amcam ve amcam gibiler hakkında inmiş olduğunu düşünmekteyiz:
p
> <
p
>“Mü’minler içinde öyle yiğit erkekler vardır ki, Allah’a verdikleri sözlerinde durdular. Onlardan kimi ahdini yerine getirdi (çar
p
ıştı, şehid düştü), kimi de sırasını bekliyor. Bunlar aslâ sözlerini değiştirmemişlerdir” [Ahzâb sûresi (33), 23]
p
>
Buhârî, Cihâd 12; Müslim, İmâre 148
14329
<
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Saîd İbni Abdülazîz’in Rebîa İbni Yezîd’den; Rebîa’nın Ebû İdrîs elHavlânî’den, onun Ebû Zer Cündeb İbni Cünâde radıyallahu anh’den; Ebû Zer’in Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den; onun da Allah Tebâreke ve Teâlâ hazretlerinden rivayet ettiğine göre Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">“Kullarım! Ben zulmetmeyi kendime haram kıldım. Onu sizin aranızda da haram kıldım. Artık birbirinize zulmetmeyiniz.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Kullarım! Benim hidâyet ettiklerim dışında he
p
iniz sa
p
ıtmışsınız. O halde benden hidâyet dileyin ki sizi doğruya ileteyim.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Kullarım! Benim doyurduklarım hariç, he
p
iniz açsınız. Benden yiyecek isteyin ki sizi doyurayım.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Kullarım! Benim giydirdiklerim hariç, he
p
iniz çı
p
laksınız. Benden giyecek isteyin ki sizi giydireyim.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Kullarım! Siz gece-gündüz günah işlemektesiniz, bütün günahları afveden de yalnızca benim. Benden af dileyin ki sizi bağışlayayım.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Kullarım! Bana zarar vermek elinizden gelmez ki, zarar verebilesiniz. Bana fayda vermeye gücünüz yetmez ki, fayda veresiniz.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Kullarım! Evveliniz ahiriniz, insanınız cinleriniz, en müttaki bir kişinin kalbi ve duygusuna sahi
p
olsalar, bu benim mülkümde herhangi bir şey arttırmaz.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Kullarım! Evveliniz âhiriniz, insanınız cinleriniz, en günahkâr bir kişinin kalbi ve duygusuna sahi
p
olsalar, bu benim mülkümden en küçük bir şey eksiltmez.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Kullarım! Evveliniz âhiriniz, insanınız cinleriniz bir yerde to
p
lanı
p
benden istekte
bulu
nacak olsalar, ben de her birine istediğini versem, bu benim mülkümden ancak, iğne denize daldırılı
p
çıkarıldığında denizden ne kadar eksiltebilirse işte o kadar azaltır. (Yani hiç bir şey eksiltmez.)
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Kullarım! İşte sizin amelleriniz. Onları sizin için saklar, sonra onları size iâde ederim. Artık kim bir hayır
bulu
rsa Allah’a hamd etsin. Kim de hayırdan başka bir şey
bulu
rsa öz nefsinden başka kimseyi ayı
p
lamasın.”
p
> <
p
>Saîd İbni Abdülaziz dedi ki, Ebû İdris el-Havlânî bu hadisi rivâyet ettiği zaman dizleri üzerine çöküverdi.
p
>
Müslim, Birr 55
14449
<
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Ebû Hazım dedi ki: Ben Sehl ibn Sa'd(R)'dan işittim, şöyle dedi: Bir kadın Rasûlullah'a bir bürde getirdi. Sehl, yanındakilere hitaben:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— Bürde nedir bilir misiniz? diye sordu.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Onlar tarafından:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— Şemle'dir, ihrâm'dır, diye cevâb verildi.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> Sehl dedi ki:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— Evet, o henüz dokunmuş (yeni tezgâhtan çıkmış) ve kenarı bile kesilmemiş bir kumaştı. Kadın: Yâ Rasûlullah! Bu bürdeyi kendi elimle dokudum, onu sana giydireceğim, dedi.
p
eygamber bürdeyi, ona bir ihtiyaclı olarak aldı. Sonra
p
eygamber bu bürdeyi izâr ya
p
ı
p
giymiş olduğu hâlde bizim yanımıza çıktı. To
p
luluktan bir kimse: Ya Rasûlallah, onu bana giydir, dedi. Rasûlullah:
p
eki, diyerek mecliste oturdu. Sonra hücresine döndü ve o bürdeyi çıkarı
p
dürdükten sonra' istemiş olan zâta yolladı. Bunun üzerine mecliste
bulu
nan cemâat o isteyen kimseye: Sen bu işi güzel ya
p
madın.
p
eygamber'in hiçbir isteyeni geri çevirmeyeceğini kat'î bildiğin hâlde, O'ndan bu bürdeyi istedin, diye serzeniş ettiler. O zât da: Vallahi ben onu başka sebebden değil, ancak öleceğim günde benim kefenim olması için istedim, dedi.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Sehl ibn Sa'd:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— Hakîkaten bu bürde o zâtın kefeni oldu, demiştir
p
>
Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 45
14341
<
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Aynı hadisi Müslim’in Hz. Âişe’den rivayetine göre Âişe radıyallahu anhâ, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">“Gerçek şu ki, her insanın vücudunda 360 eklem (ve kemik)
bulu
nmaktadır. Kim bu eklem sayısı kadar Allahü ekber, elhamdülillah, lâ ilâhe illallah der, Allah’dan bağışlanma diler, insanların yolu üzerinden taş, diken veya kemik gibi şeyleri kaldırır, iyiliği emreder veya kötülükten nehyeder ise, o günü kendisini cehennemden uzaklaştırmış olarak geçirir.”
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:right">
p
>
Müslim, Zekât 54
14367
<
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Ebû Muhammed Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e benim şöyle dediğim haber verilmiş:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece gündüzleri muhakkak oruç tutu
p
, geceleri de ibâdet ve tâatle uyanık geçireceğim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
p
> “Bunları söyleyen sen misin?” diye sordu. Ben de kendisine: Anam babam sana feda olsun, ya Resûlallah! Evet, ben böyle söylemiştim,dedim. Buyurdular ki: “Sen buna güç yetiremezsin. Hem oruç tut, hem iftar et; hem uykunual, hem ibadet et; her aydan üç gün oruç tut; çünkü her iyiliğe on misli ecir ve seva
p
vardır. Bu ise bütün zamanını oruçlu geçirmek gibidir.” Bunun üzerine ben: Bunun daha çoğunu ya
p
maya gücüm yeter, dedim.
p
eygamber Efendimiz: “O halde bir gün oruç tut, iki gün tutma” buyurdu. Ben: <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">- Ama ben bundan daha fazlasını ya
p
abilirim, deyince Resûl-i Ekrem:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">– “Öyleyse bir gün oruç tut, bir gün tutma; bu Dâvûd aleyhisselâm’ın orucu olu
p
, oruçların en ölçülü olanıdır” buyurdular.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Bir başka rivayette: “Bu, oruçların en faziletlisidir” şeklindedir. Ben:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">- Bundan daha faziletlisine de gücüm yeter, dedim.
p
eygamberimiz:
p
> “Bundan daha faziletlisi yoktur” buyurdu. <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in tavsiye etmiş olduğu, ayda üç gün orucu kabul etmem, bana ehlimden ve malımdan daha sevimli olacakmış.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Bir rivayete göre:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">“Senin gündüzleri oruçlu, geceleri uyanık geçirdiğin bana haber verilmedi mi sanıyorsun?” buyurmuştu. Ben de:
p
> Elbette haber verilmiştir, yâ Resûlallah! dedim. Bunun üzerine: “Böyle ya
p
ma, bazı kere oruç tut, bazan tutma; gece hem uyu, hem deteheccüde kalk. Şü
p
hesiz senin üzerinde vücudunun hakkı vardır, iki gözünün hakkı vardır, hanımının hakkı vardır, ziyaretçilerinin hakkı vardır. Şü
p
hesiz her aydan üç gün oruç tutman sana yeter. Çünkü senin için her iyiliğin on misli karşılığı vardır; bu da bütün zamanının oruçlu olması demektir.” Abdullah der ki: Ben artırdıkça iş aleyhime döndü. Sonra ben: Yâ Resûlallah! Ben kendimde güç ve kuvvet
bulu
yorum, dedim.Buyurdular ki: “O halde Allah’ın Nebisi Dâvûd’un orucunu tut, daha fazlasını ya
p
ma.” Dâvûd orucu nedir? diye sordum. “Senenin yarısını oruçlu geçirmektir” buyurdu. <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Abdullah yaşlandıktan sonra:
p
> Keşke Allah’ın Resûlü’nün ruhsatını kabul etmiş olsaydım, der dururdu. <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Bir başka rivayet şöyledir:
p
> “Senin bütün günleri oruçlu geçirdiğinden ve her gece Kur’an’ıokuduğundan haberdar olmadığımı mı sanıyorsun?” Bunun üzerine ben: Elbette haberdarsındır, yâ Resûlallah! Fakat ben bununla sadece hayraulaşmayı diliyorum, dedim.
p
eygamber Efendimiz: “Allah’ın Nebîsi Dâvûd’un orucunu tut, çünkü o insanların en çokibadet edeni idi. Ayda bir defa da Kur’an’ı hatmet” buyurdu. <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Ben ise:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">- Ya Resûlallah! Benim bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim.
p
eygamberimiz:
p
> “O halde yirmi günde bir hatmet” buyurdu. Ben yine: Ya Resûlallah! Bundan daha fazlasını ya
p
abilirim, dedim. O: “Öyleyse on günde bir hatmet” buyurdu. Ben tekrar: Bundan daha fazlasına gücüm yeter, yâ Nebîyyallah! diye ısrar edince: “Şu halde yedi günde bir hatim ya
p
, artık bunun üzerine artırma”buyurdular. Ben artırdıkça, aleyhime artırıldı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki: “Şü
p
hesiz ki sen bilmiyorsun, belki ömrün uzun olur?”Abdullah İbni Amr der ki: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’ in bana söylediği hale döndüm. İhtiyarlayınca, onun ruhsatını kabul etmiş olmayı çok arzu ettim. <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Bir başka rivayette ise şöyledir:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">“Senin çocuklarının da senin üzerinde hakları vardır.” Bir diğer rivayette:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">“Bütün zamanını oruçlu geçirenin orucu yoktur.” Bu sözünü üç defa tekrarladı.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Bir diğer rivayette:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">“Allah’a en sevimli olan oruç, Dâvûd aleyhisselâm’ın orucudur. Allah’a en sevimli namaz da Dâvûd aleyhisselâm’ın namazıdır. Dâvûd aleyhisselâm gecenin yarısını uyuyarak geçirir, sonra üçte birinde namaz için kalkar, altıda birinde yine uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Düşmanla karşılaştığında kaçmazdı.” Başka bir rivayet de şu şekildedir:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Abdullah şöyle demiştir:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Babam beni soyca üstün bir hanımla evlendirdi. Zaman zaman gelininin yanına gelir gider, ona beni sorarmış. O da dermiş ki:
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">- O ne iyi erkektir, evine geldiğimden beri yatağıma ayak basmadı, ne halde olduğumu da araştırmadı.
p
> <
p
style="margin-left:0.1
p
t; margin-right:43.7
p
t; text-align:justify">Vaziyet böyle devam edi
p
gidince, babam durumu Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e anlatmış,
p
eygamberimiz:
p
> “Onu benimle görüştür” buyurmuş. Daha sonra ben Resûl-i Ekrem ile karşılaştım. Bana: “Nasıl oruç tutuyorsun?” diye sordu. Ben de: Her gün, dedim. Sonra: “Nasıl hatim ya
p
ıyorsun?” dedi. Ben: Her gece, diye ceva
p
verdim. <
p
>Abdullah İbni Amr daha önce geçen konuşmalarının benzerini anlattı. O, geceleyin rahat etmek için, okuduğu Kur’an’ın yedide birini, gündüz aile fertlerinden birine okuyu
p
dinletirdi. Güçlü ve kuvvetli olmak istediğinde, bir kaç gün oruç tutmazdı. Sonra oruç tutmadığı günleri sayar, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e verdiği sözden caymış olmamak için, tutamadığı günler kadar orucu kazâ ederdi.
p
>
Buhârî, Savm 55, 56, 57, Teheccüd 7, Enbiyâ 37, Nikâh 89; Müslim, Sıyâm 181-193
14410
<
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Ukbetu'bnu'l-Hâris(R)'ten (şöyle demiştir): Siyah bir kadın geldi de, Ukbe'yi ve Ukbe'nin evlendiği kadını emzirdiğini iddia etti. Akabinde Ukbe bu emzirilmeyi
p
eygamber'e zikretti.
p
eygamber Ukbe'den yüz çeviri
p
tebessüm ederek: "(Senin, evlendiğin kadınla süt kardeşi
bulu
nduğun) söylenmiş olduğu hâlde (onunla temasın) nasıl olur?!" buyurdu. Ukbe'nin nikâhı altında Ebû îhâb ibn Azîze't-Temîmî'nin kızı (Guneyye) vardı
p
>
Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 6
14411
<
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Âişe (R) şöyle demiştir; Utbe ibnu Ebî Vakkas, kardeşi Sa'd ibnu Ebî Vakkas'a vasiyet edi
p
:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— Zem'a'nın cariyesinin oğlu (Abdurrahmân), benim sulbümdendir, Bu çocuğu al, demiştir.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Âişe dedi ki: Mekke'nin fethi yılı olu
p
Mekke'ye varıldığında, Sa'd ibnu Ebî Vakkas bu çocuğu yakaladı ve:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— Bu, kardeşim Utbe'nin oğludur. Bunun nesebinin kendisine katılması hususunda bana vasiyet etmiştir, dedi.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Bunun zerine Abd ibnu Zem'a ayaklanı
p
:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— Bu, benim kardeşimdir; babamın cariyesinin oğludur, babamın döşeği üstünde doğmuştur, dedi.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Her iki taraf bu niza' ve husûmetlerini
p
eygamber'e sevk ettiler. Sa'd ibn Ebî Vakkas:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— Yâ Rasûlailah! Bu çocuk, kardeşim Utbe'nin oğludur. Nesebinin kendisine katılması hususunda bana vasiyette
bulu
nmuştu, dedi.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Abd ibnu Zem'a da:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— Bu, benim kardeşimdir; babamın cariyesinin oğludur, babamın döşeği üstünde doğmuştur, dedi.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Rasûlullah (S):
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— "Yâ Abd ibne Zem'a! Bu (Abdurrahmân), senin (kardeşin)dir" buyurdu.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Sonra da:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— "Çocuk döşek sahibinindir. Zina eden erkeğe de mahrumiyet düşer" dedi.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Sonra
p
eygamber husûmet sebebi olan bu çocuğun sîmâca Utbe'ye benzediğini görerek eşi Şevde bintu Zem'a'ya hitaben:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— "Ey Sevde! Bundan sonra sen de bu Abdurrahmân'dan
p
erdelen" buyurdu.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Artık bundan sonra bu Abdurrahmân, Sevde Allah'a kavuşuncaya kadar, Sevde'yi açık olarak görmemiştir
p
>
Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 7
14412
<
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Adiyy ibn Hatim (R) şöyle demiştir: Ben
p
eygambere mı'râd(avın)dan sordum.
p
eygamber (S):
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— "Mı'râd sivri tarafıyla isabet ettiği zaman o avı ye. Enli tarafıyla isabet ettiği ve öldürdüğü zaman, artık o av hayvanını yeme. Çünkü okun enli tarafıyle vurulan hayvan vaktzedir (so
p
a ile vurulmuş olu
p
, haramdır)" buyurdu.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Ben bu sefer:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">—Yâ Rasûlallah! Ben av kö
p
eğimi Bismillah diyerek salıyorum. Akabinde avın üzerinde onun beraberinde üstüne Besmele çekmediğim başka bir kö
p
ek
bulu
yorum ve o avı bu iki kö
p
ekten hangisinin yakaladığını bilemiyorum? dedim.
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Rasûlullah:
p
> <
p
style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— "Sen o avı yeme! Çünkü sen ancak kendi kö
p
eğin üzerine Bismillah dedin, diğer kö
p
ek üzerine Bismillah demedin!" buyurdu
p
>
Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 8
İlk Sayfa
<
17
18
19
20
>