Arama Sonuçları mı O

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/52491-mi-O/950

NoHadis MetniKaynak
14249

Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, (çOcuğunun) mezarı başında (bağıra-çağıra) ağlayan bir kadının yanından geçti.

Ona:

“Allah’dan kOrk ve sabret!” buyurdu.

Kadın:

Çek git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, senin başına gelmemiştir, dedi.

Kadın Hz. Peygamber’i tanıyamaOlOr:green'>mıştı. Kendisine, Onun Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Olduğunu söylediler. Bunu duyar duymaz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kapısına kOştu, Orada kapıcılar yOktu. (Özür beyân etmek üzere Hz. Peygamber’e):

Sizi tanıyamadım, dedi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de:

“Sabır dediğin, felâketle karşılaştığın ilk anda dayanmaktır” buyurdu.
Buhârî, Cenâiz 32, 43; Ahkâm 11; Müslim, Cenâiz l4-l5. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 23; Tirmizî, Cenâiz 13; Nesâî, Cenâiz 22
14251

Âişe radıyallahu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre, kendisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tâun hastalığını sOrmuş, O da şöyle buyurmuştur:

“Tâun hastalığı, Allah Teâlâ’nın dilediği kimseleri kendisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptı. Allah Onu mü’minler için rahmet kıldı. Bu sebeple tâuna yakalanOlOr:green'>mış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikâmete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etmişse Onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı verilir.”

Buhârî, T b 31; Ayr ca bk. Buhârî, Enbiyâ 54; Kader 15; Müslim, Selâm 92
14253

Atâ İbni Ebî Rebâh’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ bana:

Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi? dedi. Ben: Evet, göster, dedim.

İbn Abbâs şöyle dedi:

Şu (iri yarı) siyah kadın var ya! İşte bu kadın (birgün) Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve: Beni sar’a tutuyOr ve üstüm başım açılıyOr. İyileşmem için Allah’a dua ediniz, dedi.

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

-“Eğer sabredeyim dersen, sana cennet vardır. Ama yine de sen istersen, sana şifa vermesi için Allah’a dua ederim” buyurdu.

Bunun üzerine kadın:

Ben (hastalığıma) sabrederim. Ancak sar’a tuttuğu zaman üstümün başıOlOr:green'>mın açılmaması için dua buyurunuz, dedi.

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de Ona dua etti.

Buhârî, Merdâ 6; Müslim, Birr 54
14254

Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, gönderildiği kavim tarafından dövülüp yüzü kanatılan, bir taraftan yüzündeki kanı silen bir taraftan da “Ey Allahım, halkıOlOr:green'>mı bağışla, çünkü Onlar bilmiyOrlar” diyen bir peygamberi anlatması hâlâ gözlerimin önündedir.

Buhârî Enbiyâ, 54. Ayrıca bk. Buhârî, Mürteddîn 5; Müslim, Cihâd 104; İbni Mâce, Fiten 23
14256

Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzûruna vardım. Kendisi sıtmaya yakalanOlOr:green'>mıştı.

Ey Allah’ın Resûlü! Gerçekten şiddetli bir sıtma nöbetine tutulmuşsunuz,dedim. “Evet, sizden iki kişinin çekebileceği kadar ızdırab çekmekteyim”buyurdu. (Herhalde) bu iki kat sevap kazanmanız içindir, dedim.

“Evet, öyledir. Allah, ayağına batan bir diken veya başına gelen daha büyük bir sıkıntıdan dOlayı müslümanın günahlarını bağışlar. O müslümanın günahları ağaç yaprakları gibi dökülür” buyurdu.

Buhârî, Merdâ 3, 13, 16; Müslim, Birr 45
14259

Ebû Abdullah Habbâb İbni Eret radıyallahu anh şöyle dedi:

Hırkasını başının altına yastık yapOlOr:green'>mış Kâbe’nin gölgesinde dinlenirken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e (müşriklerden gördüğümüz işkencelerden) şikâyette bulunduk ve :

Bize yardım dilemeyecek, Allah’a bizim için dua etmeyecek misiniz? dedik. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi: “Önceki ümmetler içinde bir mü’min tutuklanır, kazılan bir çukura kOnulurdu. SOnra da bir testere ile başından aşağı ikiye biçilir, eti-kemiği demir tırOlOr:green'>mıklarla taranırdı. Fakat bütün bu yapılanlar Onu dininden döndüremezdi. Yemin ederim ki Allah mutlaka bu dini hâkim kılacaktır. Öylesine ki, yalnız başına bir atlı, Allah’tan ve sürüsüne kurt saldırmasından başka hiç bir şeyden endişe etmeksizin San’a’dan Hadramut’a kadar emniyetle gidecektir. Ne var ki, siz sabırsızlanıyOrsunuz.”

Buhârî’nin bir başka rivayetinde ifade, “Peygamber aleyhisselâm hırkasına bürünmüştü. Bizler müşriklerden çOk işkence görüyOrduk” şeklindedir.

Buhârî, Menâkıb 25. Ayrıca bk. Buhârî, İkrâh 1, Menâkıbu’l-ensâr 29, Ebû Dâvûd, Cihâd 97
14260

Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi:

Huneyn Savaşı ganimetlerini taksim ederken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bazı kişilere diğerlerinden fazla hisse verdi. Akra’ İbni Hâbis’e yüz deve, Uyeyne İbni Hısn’a da bir O kadar verdi. Arapların ileri gelenlerine de O günkü taksimde biraz fazla pay verdi. Bunun üzerine bir kişi:

Vallahi bu taksimde hakkâniyet yOktur, Allah rızâsı da gözetilmemiştir! dedi.

Ben de:

Allah’a yemin ederim ki bunu ben Resûlullah’a söyleyeceğim, dedim.Gittim, adaOlOr:green'>mın söylediklerini anlattım.

Bunun üzerine, kızgınlığından Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yüzü kıpkırOlOr:green'>mızı kesildi. SOnra şöyle cevap verdi:

“Allah ve Resûlü de adâlet etmezse, hiç kimse adâlet etmez.” Daha sOnra da şöyle buyurdu:

“Allah, Mûsâ’ya rahmet etsin. O bundan daha ağır bir ithama maruz kalOlOr:green'>mıştı da sabretmişti.”

Ben (kendi kendime), “Bundan sOnra kimsenin sözünü Resûlullah’a iletmeyeceğim” diye karar verdim.

Buhârî, Edeb 53; Müslim, Zekât 145
14262

Enes İbni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi:

Ebû Talha radıyallahu anh’ın hasta bir erkek çOcuğu vardı. Ebû Talha evde değilken çOcuk öldü. Eve döndüğü zaman:

Oğlumun durumu nedir?” diye sOrdu.

ÇOcuğun annesi Ümmü Süleym:

O şimdi eskisinden daha rahat, dedi. Akşam yemeğini hazırlayıp getirdi.Ebû Talha yemeğini yedi sOnra da hanıOlOr:green'>mıyla yattı. Daha sOnra hanıOlOr:green'>mı Ona “ÇOcuğu defnediniz” dedi.

Ebû Talha sabahleyin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti ve Olup biteni anlattı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Bu gece ilişkide bulundunuz mu?” diye sOrdu.

Ebû Talha:

Evet, dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahım, bu ikisine mübârek kıl” diye dua etti.

(Zamanı gelince) Ümmü Süleym bir erkek çOcuk dOğurdu. Ebû Talha bana:

“ÇOcuğu al, Peygamber’e götür” dedi. Ümmü Süleym de bir miktar hurmaverdi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “ÇOcuğun yanında herhangi bir şey var OlOr:green'>mı?” diye sOrdu. Ben: Evet, bir kaç hurma var, dedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hurmaları ağzına alıp çiğnedi. SOnra çıkarıp çOcuğun ağzına kOydu ve damağını hafifçe Oğdu, adını da Abdullah kOydu.

Buhâri, Cenâiz 42, Akîka 1; Müslim, Edeb 23; Fezâilü’s-sahâbe 107

Buhârî’nin bir rivayetine göre Süfyân İbni Uyeyne; “Ensardan bir kişi (İbâye İbni Rifa’a) Abdullah’ın dOkuz çOcuğunu gördüğünü, hepsinin de Kur’an’ı Okuyan ve mânasını anlayan kimseler Olduğunu söylemiştir.” Buhâri, Cenâiz 42 Müslim’in rivâyetinde ise, Olay şöyle anlatılmaktadır:

Ebû Talha’nın, Ümmü Süleym’den Olma bir Oğlu vefat etti. Ümmü Süleym, ev halkına:

Ebû Talha’ya ben haber vermedikce, Oğlu hakkında hiç biriniz bir şey söylemeyiniz! diye tenbihledi. SOnra Ebû Talha eve geldi. Ümmü Süleym akşam yemeğini getirdi. Ebû Talha yemeğini yedi. Yemekten sOnra Ümmü Süleym, eskiden Olduğundan daha güzel süslendi. O da hanıOlOr:green'>mıyla yattı. Ebû Talha’nın karnı dOyup tatmin Olduğunu görünce Ümmü Süleym Ona: Ey Ebû Talha, bir millet, bir aileye emânet bir şey verseler de, sOnra emânetlerini isteseler, iade etmeyebilirler mi, ne dersin? dedi.

Ebû Talha:

Hayır, (vermemezlik edemezler) dedi.

Ümmü Süleym:

O halde Oğlunu geri alınOlOr:green'>mış böyle bir emânet bil, dedi.

Ebû Talha kızdı ve:

Mademki öyle, niçin hiç bir şey OlmaOlOr:green'>mış gibi davrandın? Şimdi de tutmuş,Oğlumun durumunu bana haber veriyOrsun, öyle mi? dedi. Derhal kalkıp Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti ve Olanı biteni Olduğu gibi haber verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Geçen gecenizi Allah hakkınızda bereketli kılsın” buyurdu.

Ümmü Süleym hâmile kaldı.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir sefere çıkOlOr:green'>mıştı. Ümmü Süleym de bu sefere iştirak etmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem seferden döndüğünde Medine’ye gece girmezdi. Medine’ye yaklaştıklarında Ümmü Süleym’i dOğum sancıları tuttu. Bu sebeple Ebû Talha Onun yanında kaldı, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yOluna devam etti. Ebû Talha şöyle demeye başladı:

Rabbim! Sen çOk iyi bilirsin ki ben, Resûlün ile beraber Medine’den çıkmaktan, Onunla beraber Medine’ye girmekten sOn derece memnun Olurum. Fakat bu defa bildiğin sebepten takılıp kaldım.

Bunun üzerine Ümmü Süleym:

Ebû Talha! Şimdi artık sancım kalmadı. Sen git, dedi.

(Enes diyOr ki) Biz yOlumuza devam ettik. Medine’ye geldiklerinde Ümmü Süleym’i yine dOğum sancısı tuttu ve bir erkek çOcuk dOğurdu. Annem (Ümmü Süleym) bana:

Enes, bu çOcuğu sen sabahleyin Resûlullah’a götürmeden kimse emzirmesin, dedi. Sabahleyin ben çOcuğu alıp Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e götürdüm. Resûlullah’ın elinde bir dağlama âleti vardı. Beni görünce: Herhalde Ümmü Süleym dOğum yaptı, buyurdular. Evet, dedim. Hemen elindeki dağlama âletini bıraktı. Ben de çOcuğu kucağına verdim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Medine’ye has acve hurmasından bir tane istedi. Onu ağzında iyice çiğnedi, sOnra da çOcuğun ağzına çaldı. ÇOcuk yalanmaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Medinelilerin hurma sevgisine bakın!” buyurdu. ÇOcuğun yüzünü Okşadı ve Ona Abdullah adını verdi.

Buhâri, Cenâiz 42, Akîka 1; Müslim, Edeb 23; Fezâilü’s-sahâbe 107
14264

Süleyman İbni Surad radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir gün Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında OturuyOrdum. İki kişi birbirine sövüp duruyOrdu. Bunlardan birinin yüzü öfkeden kıpkırOlOr:green'>mızı Olmuş, bOyun damarları şişmiş, dışarı fırlaOlOr:green'>mıştı.

Bunu gören Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ben bir söz biliyOrum, eğer bu kişi Onu söylerse, üzerindeki bu kızgınlık hali geçer. Eğer O, “Eûzü billâhi mine’ş-şeytânirracîm = İlâhi rahmetten kOvulmuş şeytandan Allaha sığınırım” derse, üzerindeki hâl kaybOlur.”

Oradakiler Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in Ona “İlâhî rahmetten kOvulmuş şeytandan Allah’a sığın!” tavsiyesinde bulunduğunu ilettiler.

Buhârî, Bed’ü’l-halk 11, Edeb 44, 76; Müslim, Birr 109
14268

Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Uyeyne İbni Hısn (Medine’ye) geldi ve yeğeni Hurr İbni Kays’a misafir Oldu. Hurr, Hz. Ömer’in danışma meclisi üyelerindendi. Zaten genç Olsun yaşlı Olsun âlimler (kurrâ), Hz. Ömer’in danışma meclisinde bulunurlardı. Bu sebeple Uyeyne, yeğeni Hurr İbni Kays’a:

Yeğenim, senin devlet başkanı yanında önemli bir yerin vardır. Beni kendisiyle görüştür, dedi.

Hurr, Ömer’den izin aldı. Uyeyne Ömer’in yanına girince:

Ey Hattâb Oğlu, Allah’a yemin ederim ki, bize fazla bir şey vermiyOrsun.AraOlOr:green'>mızda adâletle de hükmetmiyOrsun, dedi.

Ömer hiddetlendi, Uyeyne’ye ceza vermek istedi.

Bunun üzerine Hurr:

Ey Müminlerin emiri, Allah, Peygamberine “Affı seç, iyiliği emret, cahilleri cezalandırmaktan vazgeç!” buyurdu. Benim bu amcam da câhillerdendir, dedi.

Allah’a yemin ederim ki, Hurr bu âyeti Okuyunca Ömer, Uyeyne’yi cezalandırmaktan vazgeçti. Zaten Ömer, Allah’ın kitabına sOn derece bağlı idi.

Buhârî, Tefsîru sûre (7), 5, İ’tisâm 2