Arama Sonuçları mı O

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/52491-mi-O/960

NoHadis MetniKaynak
14269

Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Hiç şüphesiz, benden sOnra, adam kayırmalar ve yadırgayacağınız bazı işler Olacaktır” buyurdu. Ashâb-ı kirâm: Ey Allahın Resûlü! O zaman nasıl davranmaOlOr:green'>mızı tavsiye edersiniz? dediler.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de:

“Siz üzerinize düşen görevleri yapar, kendi hakkınızı ise, Allah’tan beklersiniz” buyurdu.
Buhâri, Menâkıbu’l-enbiyâ 8; Fiten 2 ; Müslim, İmâre 45, 48
14276

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah’ın salât ve selâOlOr:green'>mı üzerlerine Olsun, önceki peygamberlerden biri düşmanla savaşmaya (cihada) çıktı. (Hareketinden önce) ümmetine şöyle seslendi:

Bir hanımla evlenmiş Olup Onunla henüz gerdeğe girmemiş Olan, yaptığı evin henüz çatısını çatmaOlOr:green'>mış Olan, gebe kOyun veya deve alıp yavrulamasını bekleyen kimse peşime düşmesin! Bu sözleri söyledikten sOnra yOla çıktı. İkindi sularında (düşman) yurduna vardı. Güneşe hitâben: Sen de ben de emir kuluyuz dedi; sOnra:

Allah’ım Onun batmasını geciktir, diye dua etti.

Bunun üzerine Orayı fethedinceye kadar güneşin batması geciktirildi. (Nihayet) ganimetler bir araya getirildi. Onları yakmak için gökten ateş indi fakat yakmadı. Bunun üzerine Peygamber:

İçinizde ganimetten mal aşırOlOr:green'>mış Olanlar var. Haydi her kabileden bir temsilci benimle tOkalaşıp bîat etsin! dedi.

TOkalaşma esnasında bir kişinin eli peygamberin eline yapıştı. O zaman Peygamber:

İhânet eden sizdedir. Derhal senin kabilene mensup kişiler gelip bana bîat etsinler! dedi.

Bîat esnasında iki ya da üç kişinin eli peygamberin eline yapıştı. Bu defa Onlara:

AşırılOlOr:green'>mış Olan mal sizde! dedi.

Adamlar, sığır kafasına benzer altından yapılOlOr:green'>mış bir baş getirdiler. Peygamber Onu öteki ganimetlerin içine kOydu. Ateş de hepsini yaktı, kül etti. Zira ganimet bizden önce hiç bir peygamber (ve ümmetin)e helâl değildi. Allah Teâlâ zaaf ve aczimizi bildiği için Onu bize helâl kıldı.”

Buhârî, Humus 8; Müslim, Cihâd 32
14470

eş-Şa'bî şöyle demiştir: Ben Adiyy ibn Hâtim'den sOr­dum. O da: Ben Rasûlullah(S)'tan mi'râdla avlanmanın hükmünü sOr­dum:

—  "Mi'râdın keskin tarafını isabet ettirdiğin zaman Onu ye! Mi'râdın enli tarafını isabet ettirdiğinde bununla avı öldürdüysen, işte bu vekîzdir, artık Onu yeme!" buyurdu.

(Adiyy dedi ki:)

—  Ben köpeğimi av üzerine salarım, dedim. Rasûlullah:

—  "Av köpeğini Besmele çekerek salıverdiğin zaman O avın eti­ni ye!" buyurdu.

Ben:

— Bu av köpeği avı tuttuktan sOnra yerse? diye sOrdum. Rasûlullah:

—  "Bu hâlde yeme! Çünkü köpek avı senin için tutmaOlOr:green'>mıştır, ancak kendi nefsi için tutmuştur" buyurdu.

Ben:

— Ben köpeğimi av yüzerine gönderiyOrum da Onun yanında başka bir köpek buluyOrum? dedim.

Rasûlullah:

—  "O zaman O avdan yeme. Çünkü sen ancak kendi köpeğin üzerine Besmele çektin, diğer köpek üzerine Besmele çekmedin!" bu­yurdu

Buhari - KITABU'Z-ZEBAIH VE'Ş-SAYD - 2
14278

Ömer İbnü’l-Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz OlOr:green'>mı beyaz, saçları siyah OlOr:green'>mı siyah, yOldan gelmiş bir hali Olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in yanına sOkuldu, önüne Oturdu, dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne kOydu ve:

Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat! dedi.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“İslâm, Allah’tan başka ilah Olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resûlü Olduğuna şehâdet etmen, namazı dOsdOğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, ramazan Orucunu (eksiksiz) tutman, yOluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdu. Adam: DOğru söyledin dedi. Onun hem sOrup hem de tasdik etmesi tuhafıOlOr:green'>mıza gitti. Adam: Şimdi de imanı anlat bana, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir” buyurdu.

Adam tekrar:

DOğru söyledin, diye tasdik etti ve: Peki ihsan nedir, Onu da anlat, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İhsan, Allah’a Onu görüyOrmuşsun gibi kulluk etmendir. Sen Onu görmüyOrsan da O seni mutlaka görüyOr” buyurdu.

Adam yine:

DOğru söyledin dedi, sOnra da: Kıyâmet ne zaman kOpacak? diye sOrdu.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Kendisine sOru yöneltilen, bu kOnuda sOrandan daha bilgili değildir” cevabını verdi.

Adam:

O halde alâmetlerini söyle, dedi.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çOcuklar dOğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak kOyun çObanlarının, yüksek ve mükemmel binalarda birbirleriyle yarışmalarıdır ” buyurdu.

Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sOnra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Ey Ömer, sOru sOran kişi kimdi, biliyOr musun?” buyurdu. Ben: Allah ve Resûlü bilir, dedim.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

O Cebrâil’di, size dininizi öğretmeye geldi” buyurdu.
Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6; İbni Mâce, Mukaddime, 9
14280

Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre şöyle demiştir:

Bir gün Hz. Peygamber’in terkisinde bulunuyOrdum. Bana:

“Yavrucuğum, sana bazı kaideler öğreteyim” dedi ve şöyle buyurdu: “Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip kOrusun. Allah’ın (rızâsını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet tOplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz Olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Bundan sOnra takdirde herhangi bir değişiklik söz kOnusu değildir.) Tirmizî, Kıyâmet 59

Tirmizî dışında bir rivayette de (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 307) şöyle buyurulmaktadır: “Allah’ın emir ve yasaklarını gözet, O’nu önünde bulursun. BOlluk içindeyken (emirlerine bağlı kalmakla) sen Allah’ı tanı ki O da darlığa düşünce (kurtarmak suretiyle) seni tanısın. Bil ki senin hakkında yazılmaOlOr:green'>mış Olan şey başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başkalarına) gitmez. Bil ki zafer sabırla, sevinç üzüntüyle, kOlaylık da zOrlukla birliktedir.”

Tirmizî, Kıyâmet 59
14283

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre kendisi, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işitmiştir:

“İsrâil Oğulları arasında biri ala tenli (abraş), biri kel, biri de kör üç kişi vardı. Allah Teâlâ Onları sınamak istedi ve kendilerine bir melek gönderdi.

Melek ala tenliye geldi:

En çOk istediğin şey nedir? dedi. Ala tenli: Güzel (bir) renk, güzel (bir) ten ve insanların iğrendiği şu halin benden giderilmesi, dedi. Melek Onu sıvazladı ve ala tenlilik gitti, rengi güzelleşti. Melek bu defa: En çOk sahip Olmak istediğin mal nedir? dedi. Adam: Deve (yahut da sığır)dır, dedi. Ona On aylık gebe bir deve verildi. Melek: Allah sana bu deveyi bereketli kılsın! diye dua etti.

SOnra kele gelerek:

En çOk istediğin şey nedir? dedi. Kel: Güzel (bir) saç ve insanları benden uzaklaştıran şu kelliğin giderilmesi dedi. Melek Onu sıvazladı, kelliği kaybOldu. Kendisine gür ve güzel (bir) saç verildi. Melek sOrdu: En çOk sahip Olmak istediğin mal nedir? Adam: Sığır… dedi. Ona da gebe bir inek verildi. Melek: Allah sana bunu bereketli kılsın! diye dua ettikten sOnra körün yanına geldi ve : En çOk istediğin şey nedir? dedi. Kör: Allah’ın gözlerimi iâde etmesini ve insanları görmeyi çOk istiyOrum, dedi. Melek (Onun gözlerini) sıvazladı. Allah Onun gözlerini iâde etti. Bu defa Melek: En çOk sahip Olmak istediğin şey nedir? dedi. O da: KOyun… dedi. Bunun üzerine Ona döl veren bir gebe kOyun verildi.

Deve ve sığır yavruladı, kOyun kuzuladı. Neticede birinin vâdi dOlusu develeri, diğerinin vâdi dOlusu sığırı, ötekinin de bir vâdi dOlusu kOyun sürüsü Oldu.

Daha sOnra melek ala tenliye, eski kılığında geldi ve:

Fakirim, yOluma devam edecek imkânım yOk. Gitmek istediğim yere önce Allah sOnra senin yardıOlOr:green'>mın sâyesinde ulaşabilirim. Rengini ve cildini güzelleştiren Allah aşkına senden yOlculuğumu tamamlayabileceğim bir deve istiyOrum, dedi.

Adam:

Mal verilecek yer çOOOk, dedi. Melek: Ben seni tanıyOr gibiyim. Sen insanların kendisinden iğrendikleri, fakirken Allah’ın zengin ettiği abraş değil misin? dedi. Adam: Bana bu mal atalarımdan miras kaldı, dedi. Melek: Eğer yalan söylüyOrsan, Allah seni eski haline çevirsin, dedi.

SOnra melek, eski kılığına girip kelin yanına geldi. Ona da abraşa söylediklerini söyledi. Kel de abraş gibi cevap verdi. Melek Ona da:

Yalan söylüyOrsan, Allah seni eski haline çevirsin! dedi.

Körün kılığına girip bu defa da Onun yanına gitti ve:

Fakir ve yOlcuyum. YOluma devam edecek imkânım kalmadı. Bugün önce Allah’ın sOnra senin sâyende yOluma devam edebileceğim. Sana gözlerini geri veren Allah aşkına senden bir kOyun istiyOrum ki, Onunla yOluma devam edebileyim, dedi. Bunun üzerine (eski) kör: Ben gerçekten kördüm. Allah gözlerimi iâde etti. İstediğini al, istediğini bırak. Allah’a yemin ederim ki, bugün alacağın hiçbir şeyde sana zOrluk çıkarmayacağım, dedi. Melek:

Malın senin Olsun. Bu sizin için bir imtihandı. Allah senden razı Oldu, arkadaşlarına gazap etti, cevabını verdi (ve Oradan ayrıldı).

Buhârî, Enbiyâ 51; Müslim, Zühd 10
14286

Ömer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kişiye, hanıOlOr:green'>mını neden dövdüğü sOrulmaz!”

Ebû Dâvûd, Nikâh 42. Ayrıca bk. İbni Mace, Nikâh 51
14288

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Dünya tatlı, göz kamaştırıcı ve çekicidir. Allah Onu sizin kullanmanıza verecek ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyaya aldanmaktan sakının. Kadınlara kapılmaktan kOrunun. Çünkü İsrailOğullarında ilk fitne kadınlar yüzünden çıkOlOr:green'>mıştır.”

Müslim, Zikir 99. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 26; İbni Mâce,Fiten 19
14292

Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“(Geçmiş) ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üçbeş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyOrdu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yOktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, sen ufka bak!’ dediler. Baktım; (çOk) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır’ dediler.”

(İbni Abbas diyOr ki) Söz buraya gelince Peygamber aleyhisselâm kalkıp evine gitti. Oradaki sahâbîler bu hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişinin kimler Olabileceği hakkında kOnuşmaya başladılar: Kimileri, “Bunlar peygamberin sOhbetinde bulunanlar Olmalıdır” derken, kimileri, “Bunlar İslâm geldikten sOnra dOğup, şirki tanımaOlOr:green'>mış Olanlardır” dediler. Daha başka birçOk görüş ileri sürenler Oldu.

Onlar bu meseleyi tartışırken Peygamber aleyhisselâm çıkageldi.

“Ne hakkında kOnuşuyOrsunuz?” diye sOrdu. Hesapsız-azabsız cennete gireceklerin kim Oldukları hakkında kOnuşuyOruz, dediler.

Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:

Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir” buyurdu.

Ukkâşe İbni Mihsan yerinden fırladı ve:

Beni de Onlardan kılması için Allah’a dua et (Yâ Resûlallah)! dedi.

Peygamber aleyhisselâm da:

“Sen Onlardansın!” buyurdu. SOnra bir başka kişi daha kalktı ve: Beni de Onlardan kılması için dua buyur, dedi.

Peygamber aleyhisselâm bu defa:

“Fırsatı değerlendirmekte Ukkâşe senden önce davrandı” buyurdu.
Buhârî, Tıb 1, Rikak 50, Libâs 18; Müslim, Îmân 374. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 16
14293

Yine Abdullah İbni Abbas radıyalluha anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle söylemeyi itiyat edinmişti:

“Allah’ım! Sana teslim Oldum, ben sana inandım, sana dayandım. Yüzümü gönlümü sana çevirdim, senin yardıOlOr:green'>mınla düşmanlara karşı mücâdele ettim.

Allah’ım! Beni saptırmandan yine sana, senin büyüklüğüne sığınırım, -ki senden başka ilah yOktur-. Ölmeyecek diri yalnız sensin. Cinler ve insanlar ise, hep ölümlüdürler!”

Müslim, Zikir 67. Ayrıca bk. Buhârî, Teheccüd 1, Tevhîd 7, 8, 24, 35; Müslim, Müsâfirîn 199; Ebû Dâvûd, Salât 119; Tirmizî, Daavât 29; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 9; İbni Mâce, İkâmet 180