Arama Sonuçları sonra şöyle

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/5300-sonra-soyle/50

NoHadis MetniKaynak
13577 Efradı ailesinden birini sıtma tuttuğunda bulamaç emrederlerdi. Yapılıp iki kere verilirdi. sonra şöyle buyururdu; Bu, mahzun gönlü takviye eder ve üzüntüyü giderir. Sizden birinin su ile yüzündeki kiri giderdiği gibi.Ramuz el e-hadis, 523. sayfa, 8. hadis
13596 Yeni bir elbise giydiğinde onu gömlek, imame yahud rida diye adıyla anar sonra şöyle derlerdi: "Allahümme lekel hamdü, ente kesevtenîhi, es'elüke min hayrihî ve hayri mâ suni'a lehû, ve eûzubike min şerrihi ve şerri mâ suni'a lehû": (Allahım Hamd sana mahsustur. Bunu bana Sen giydirdin. Onun hayrını ve onunla yapılanın hayrını Senden niyaz ederim. Onun şerrinden ve onunla yapılan şeyin şerrinden de Sana sığınırım)Ramuz el e-hadis, 524. sayfa, 15. hadis
13633 Nesebi saadetlerini saydıklarında Muid İbni Adnan İbni Uded'i geçmezlerdi. Orada durur ve şöyle buyururlardı. Neseb ilmi iddiasında bulunanlar yalan söylüyorlar, Allah Teala: "Ve kurûnen beyne zâlike kesîrâ" (El Furkan suresi ayet 28) (Bunlar arasında bir çok nesiller geçmiştir) buyurduktan sonra.Ramuz el e-hadis, 527. sayfa, 9. hadis
13704 Mescide girdikleri zaman: "Allahümme salli ala Muhammedin ve sellim aleyhi" der, şu duayı okurlardı: "Rabbiğfirlî zünûbî veftahlî ebvâbe Rahmetike." Ve mescidden çıktıklarında da yine salatü selam getirdikten sonra şöyle dua ederlerdi: "Rabbiğfirlî zünûbî veftahlî ebvâbe fadlike."Ramuz el e-hadis, 532. sayfa, 3. hadis
13723 Hilali gördüklerinde, "Yarabbi bunu hayır ve bereket ayı kıl" ve aya karşı üç kere "Seni halk eden Allah'a iman ettim" derlerdi. sonra da şöyle buyururlardı: Hamd olsun o Allah'a ki, şu ayı alıp bu ayı getirdi."Ramuz el e-hadis, 533. sayfa, 10. hadis
14021 Minbere çıktığında müezzin (ezanı) birinceye kadar otururlardı. sonra kalkıp hutbe okur, sonra hiç bir şey söylemeksizin otururlar, sonra kalkıp ikinci hutbeyi okurlardı.Ramuz el e-hadis, 552. sayfa, 3. hadis
14216

Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Mekke fethinden sonra artık hicret yok; fakat cihad ve niyet vardır. Allah yolunda savaşa çağırıldığınız zaman hemen katılın.”

Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr 45, Cihâd 1, 27, 184; Müslim, Hac 445, İmâret 85. Ayrıca bk. Tirmizî, Siyer 32; Nesâî, Bey`at 15
14226

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimsenin câmide cemaatle kıldığı namaz, işyerinde ve evinde kıldığı namazdan yirmi küsur derece daha sevaptır. Şöyleki bir kişi güzelce abdest alır, sonra başka hiçbir maksatla değil, sadece namaz kılmak üzere câmiye gelirse, câmiye girinceye kadar attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir ve bir günahı bağışlanır. Câmiye girince de, namaz kılmak için orada durduğu sürece, tıpkı namaz kılıyormuş gibi sevap kazanır. Biriniz namaz kıldığı yerden ayrılmadığı, kimseye eziyet etmediği ve abdestini bozmadığı müddetçe melekler:

Allahım! Ona merhamet et!

Allahım! Onu bağışla!

Allahım! Onun tövbesini kabul et! diye ona dua ederler.”

Buhârî, Salât 87, Ezân 30, Büyû` 49; Müslim, Tahâret 12, Mesâcid 272. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 48; İbni Mâce, Tahâret 6, Mesâcid 14
14227

Ebü’l-Abbâs Abdullah İbni Abbâs İbni Abdülmuttalib radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah Teâlâ’dan rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ iyilik ve kötülükleri takdir edip yazdıktan sonra bunların iyi ve kötü oluşunu şöyle açıkladı:

Kim bir iyilik yapmak ister de yapamazsa, Cenâb-ı Hak bunu yapılmış mükemmel bir iyilik olarak kaydeder.

Şayet bir kimse iyilik yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenâb-ı Hak o iyiliği on mislinden başlayıp yedi yüz misliyle, hatta kat kat fazlasıyla yazar.

Kim bir kötülük yapmak ister de vazgeçerse, Cenâb-ı Hak bunu mükemmel bir iyilik olarak kaydeder.

Şayet insan bir kötülük yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenâb-ı Hak o fenalığı sadece bir günah olarak yazar.”

Buhârî, Rikâk 31; Müslim, Îmân 207, 259. Ayrıca bk. Buhârî, Tevhîd 35; Tirmizî, Tefsîru sûre (6),10
14238

Ebû Saîd Sa`d İbni Mâlik İbni Sinân el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zât yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir râhibi gösterdiler.

Bu adam râhibe giderek:

Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu? diye sordu.

Râhip:

Hayır, kabul olmaz, deyince onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısını yüz’e tamamladı. sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek: Yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi; tövbesinin kabul olup olmayacağını sordu.

Âlim:

Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git.Orada Allah Teâlâ’ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir, dedi.

Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola varınca eceli yetti.

Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamı kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar.

Rahmet melekleri:

O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü, dediler.

Azap melekleri ise:

O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki, dediler.

Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıkageldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler.

Hakem olan melek:

Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir, dedi.

Melekler iki mesâfeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü. Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47, 48

Sahîh(-i Müslim)deki bir başka rivayete göre:

“O kimse iyi insanların yaşadığı köye bir karış daha yakın olduğundan oralı sayıldı.”

Sahîh(-i Müslim)deki bir diğer rivayete göre:

“Allah Teâlâ öteki köye uzaklaşmasını, beriki köye yaklaşmasını, meleklere de iki mesâfenin arasını ölçmelerini emretti. Adamın beriki köye bir karış daha yakın olduğu görüldü. Bunun üzerine affedildi.” Bir başka rivayette ise:

“Adam göğsünün üzerinde öteki köye doğru ilerledi” denilmektedir.

Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47, 48