Arama Sonuçları kişi vardır

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/54511-kisi-vardir/10

NoHadis MetniKaynak
10562 Firdevs Cennetleri dörttür: İkisinin ziynetleri, kap-kacakları ve içindekiler altındandır. İkisinin de ziynetleri, kapkacakları ve içindekiler gümüştendir. (And) Cennetindekilerle Allah'ın vechi arasında ancak bir Riday-ı Kibriya vardır. Ve bu nehirler (Süt, bal, şarap ve su nehirleri) And Cennetinden kaynar sonra diğerlerine dağılır.Ramuz el e-hadis, 272. sayfa, 4. hadis
10710 İki dua vardır ki, onlarla Allah teala arasında hicap yoktur. Mazlumun duası ve kişinin kardeşine gıyabında ettiği dua.Ramuz el e-hadis, 284. sayfa, 10. hadis
11943 Bu ümmetin misali şu dört kimsenin misaline benzer: Allah'ın kendisine mal ve ilim verdiği adam gibi ki, ilmi ile amel eder, malının hakkını öder. Allah'ın kendisine ilim verip mal vermediği adam gibi ki o şöyle der: "Şunun malının benzeri benim olsaydı onunla amel ederdim." Bu adamın durumu amel edenin misalidir ki, her ikiside ecirde müsavidir. Allah'ın kendisine mal verip ilmi vermediği adam ki, o malını berbat eder ve hakkını gayriye harcar. Bir adam da vardır ki, Allah ona ilim de mal da vermemiştir. O şöyle söyler: "Benim de olsaydı bende şöyle harcandım" Bunun durumuda malını berbat eden kimseye benzer ki, bunlarda günahta müsavidir.Ramuz el e-hadis, 391. sayfa, 13. hadis
12745 Allah (z.c.hz.) o kulu mesrur etsin ki, Benim kavlimi işitti, iyi dinledi, onu belledi ve onu bilmiyenlere anlattı. Nice fakih vardır ki, fakih değildir. Nice fıkıh hamili de kendinden daha fakih olana hadisi aktarabilir. Üç şey vardır ki, onların aleyhine müslüman kişinin kalbinde gılli-gış yoktur: Allah için yapılan amelin ihlası; Müslümanların imamlarına hayırhah olmak; Müslüman cemaatinden ayrılmamak. Eğer sen onlara dua edersen, o arkalarından onlara yetişir.Ramuz el e-hadis, 452. sayfa, 4. hadis
12774 Biliyormusunuz yerle gök arası ne kadardır? O ikisinin arası beş yüz seneliktir. Her bir semanın diğer semaya da arası beş yüz senedir. Her bir semanın kalınlığı da beş yüz yıllıktır. Yedinci göğün üstünde bir deniz vardır ki, onun üstü ile altı arası gök ile arz arası gibidir. Sonra bunun üstünde de sekiz hamele-i Arş vardır. (Vahşi keçi suretinde) Onların dizleri ile tırnakları arası yerle gök arası gibidir. Sonra bunun üstünde Arş vardır. Arşın üstü ile altı arası sema ile arz arası gibidir. (Bütün mahlukat Arşın yanında çöldeki bir halka gibidir) Allah Subhane ve Teala bunun fevkindedir ve de Ona insan oğlunun amellerinden hiç bir şey gizli kalmaz.Ramuz el e-hadis, 454. sayfa, 11. hadis
14292

Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“(Geçmiş) ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üçbeş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, sen ufka bak!’ dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır’ dediler.”

(İbni Abbas diyor ki) Söz buraya gelince Peygamber aleyhisselâm kalkıp evine gitti. Oradaki sahâbîler bu hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladılar: Kimileri, “Bunlar peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalıdır” derken, kimileri, “Bunlar İslâm geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır” dediler. Daha başka birçok görüş ileri sürenler oldu.

Onlar bu meseleyi tartışırken Peygamber aleyhisselâm çıkageldi.

“Ne hakkında konuşuyorsunuz?” diye sordu. Hesapsız-azabsız cennete gireceklerin kim oldukları hakkında konuşuyoruz, dediler.

Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:

“Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir” buyurdu.

Ukkâşe İbni Mihsan yerinden fırladı ve:

Beni de onlardan kılması için Allah’a dua et (Yâ Resûlallah)! dedi.

Peygamber aleyhisselâm da:

“Sen onlardansın!” buyurdu. Sonra bir başka kişi daha kalktı ve: Beni de onlardan kılması için dua buyur, dedi.

Peygamber aleyhisselâm bu defa:

“Fırsatı değerlendirmekte Ukkâşe senden önce davrandı” buyurdu.
Buhârî, Tıb 1, Rikak 50, Libâs 18; Müslim, Îmân 374. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 16
14301

Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim, evinden çıkarken:

“Allah’ın adıyla çıkıyor, Allah’a güveniyorum. Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taate kuvvet bulmak, ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır” derse kendisine:

“Doğruya iletildin, ihtiyaçların karşılandı, düşmanlarından korundun, diye cevap verilir. Şeytan da kendisinden uzaklaşır.” Ebû Dâvûd’un rivayetinde şu ilâve vardır:

Şeytan, diğer şeytana: Hidâyet edilmiş, ihtiyaçları karşılanmış ve korunmuş kişiye sen ne yapabilirsin ki? der.

Ebû Dâvûd, Edeb 103; Tirmizî, Daavât 34
14318

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kuvvetli mü’min, (Allah katında) zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde de hayır vardır. Sen, sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış. Allah’dan yardım dile ve asla acz gösterme. Başına bir şey gelirse, “şöyle yapsaydım, böyle olurdu” diye hayıflanıp durma. “Allah’ın takdiri bu, O, ne dilerse yapar” de. Zira “eğer şöyle yapsaydım” sözü şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açar.”

Müslim, Kader 34. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 10.
14366

Ebû Cühayfe Vehb İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, Selmân ile Ebü’d-Derdâ’yı kardeş yapmıştı. Bu sebeple Selmân, Ebü’d-Derdâ’yı ziyaret ederdi. Bir ziyaret esnasında onun hanımı Ümmü’d-Derdâ’yı oldukça eskimiş elbiseler içinde gördü. Ona:

Bu halin ne? diye sorunca, kadın: Kardeşin Ebü’d-Derdâ dünya malı ve zevklerine önem vermez, dedi. O esnada Ebü’d-Derdâ eve geldi ve hazırlattığı yemeği Selmân’a ikram edip: Buyurun, yemeğinizi yiyin, ben oruçluyum, dedi. Selmân: Sen yemedikçe ben de yemem, diye karşılık verdi. Bunun üzerine Ebü’dDerdâ sofraya oturup yemek yedi. Gece olunca Ebü’d-Derdâ teheccüd namazı kılmaya hazırlandı. Selmân ona: Uyu dedi. Ebü’d-Derdâ uyudu, bir müddet sonra tekrar kalkmaya davrandı.Selmân yine: Uyu, diyerek onu kaldırmadı. Gecenin sonlarına doğru Selmân: Şimdi kalk, dedi ve her ikisi birlikte namaz kıldılar. Sonra Selmân, Ebü’dDerdâ’ya şöyle dedi: Senin üzerinde Rabbinin hakkı vardır, nefsinin hakkı vardır, ailenin hakkıvardır. Hak sahiplerinin her birine haklarını ver.

Sonra Ebü’d-Derdâ, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ e gidip olup biteni anlattı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Selmân doğru söylemiş” buyurdu

Buhârî, Savm 51, Edeb 86.